29 Mayıs’ta Şehitlik Dergahı’nı Ziyaret Ettik
29 Mayıs Salı günü denince akıllara büyük oranda İstanbul’un fethedildiği gün gelir. Tevafuk odur ki 2012 yılında da tıpkı 1453 yılında olduğu gibi 29 Mayıs Salı gününe denk gelmiş. Biz de Fetih merasimi hazırlıklarımız için daha önce ilan ettiğimiz üzere Boğaziçi Üniversitemizden Boğaziçi Yöneticiler Vakfımızın gönüllüsü az sayıda ama pek kıymetli birkaç arkadaşımız ile beraber Rumelihisarı Şehitlik Dergahında bulunan Şüheda Kuyusu’nun başına öğlen saatlerinde gittik.
Karşılaştığımız manzara bizleri biraz ümitsizliğe sürüklemiş gibi görünüyordu. Zira şüheda kuyusu neredeyse hiçbir yerinden gözle görülemeyecek kadar çalılıkların arasında kaybolup gitmişti. Bizi endişeye düşüren şey insan boyunu aşan ve bazıları kalın gövdeli ağaçlardan oluşan bu çalılıkları nasıl temizleyeceğimiz ve şüheda kuyusunun etrafını nasıl açacağımızdı. Allah’tan Sarıyer Belediyesi’nden talebimize olumlu yanıt gelmişti de park ve bahçeler müdürlüğünde görevli iki işçi kardeşimiz çim biçme makineleriyle bize yardıma gelmişti. Fakat ekipman sıkıntıları yüzünden kısa bir süre sonra bizi bitkilerle baş başa bırakarak oradan ayrılmak zorunda kaldılar. Amatör ruhla profesyonelce çalışarak tedarik ettiğimiz bahçe makaslarıyla ve kas gücümüzle elimizden geldiğince etrafı temizledik ve en nihayetinde kuyunun dört bir yanını temelleri gözükecek şekilde açmayı başardık. Daha ince bir yüzey temizliğinden sonra artık misafirlerimizi ağırlamak üzere beklemeye koyulduk. Mehmet Nafi Artemel Hocamız da bir yandan bizlere makam-ı şühedayı anlatmaya başlamıştı bile.
Mehmet Hocamız bize burada medfun bulunanların yeniçeri erleri veya Bektaşi Tekkesi’nin müritleri de olabileceğini anlatıyor. Burada önemli olan nokta şu ki kimsenin buraya geliş amacı asla ve asla savaşmak değil, yakıp yıkmak değil. Aksine bu müritler barıştan yana ve hepsi barış istiyor, medeniyet kurmak istiyor. Din, mezhep ve köken farkı gözetmeden toplumu Allah ve insan sevgisi etrafında birleştirmek, bir araya getirmek, uzlaşı ve barış ortamı yaratmak ve bu şekilde insanlığa, kişisel gelişme ve toplumun ilerlemesine hizmet etmeyi amaçlıyor. Zaten fetih lafzının manasından da anlamamız gereken budur. Fetih şehirlerin, kalelerin, fethedilmesi demek değildir; asıl fetih kalplerin fethedilmesidir. Bütün bu vesilelerle şehit olmuş ecdadı burada kabirlerinin başında anmanın önemi, gelenek ve tarih bilinci oluşturmak, geçmişi içinde bulunduğumuz zamanda da yaşayabilmek, geçmişi ve şimdiki zamanı bir bütün olarak algılayabilmek, zamanın hem dışında hem de içinde olabilmektir.
Bugün başında durduğumuz Şüheda Kuyusu, Osmanlı’nın Avrupa’daki ilk toplu şehit mezarlığı olarak biliniyor. Miladi 1451 yılında Sultan II. Mehmed’in emri ile Osmanlı ordusunun öncü kuvvetlerinden, akıncılarından, serdengeçtilerinden bir gurup Osmanlı askeri, Rumelihisarı’nın inşasına paralel olarak Bizans’ın içlerine doğru cihada çıkmışlar ve askerlerin bir kısmı Rumelihisarı’nın hemen üst bölgesinde şehit düşerek, topluca bir kuyuya defnedilmişler. Şehitlerin kabristanının başucuna “Haza Makâm-ı Şüheda Sene (H.) 855” yazılmış ve bu hadiseden sonra Rumelihisarı’nın bu bölgesi Şehitlik Dergâhı olarak anılagelmiş.
Daha önce de belirtmiş olduğumuz üzere bu makam en son Mesut Kuman Bey tarafından Mayıs 1958 yılında Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu Bülteni’nde “Rumeli Hisarı Şehitliği ve Fetih Şehitleri” başlıklı yazısında yayınladığı gibi 54 yıl öncesinde bir defa bakım görmüş. Bu güne kadar da ilk defa ve oradakilerin yanı başında ruhlarına Fatihalar okunmuştur ki bu da hamd olsun biz Boğaziçi Yöneticiler Vakfı gönüllülerine nasip olmuştur. Kuman yazısını “Şehitliklerimizin imarında takdire değer bir gayret gösteren Şehitlikleri İmar Derneği’nin, Rumeli Hisarı üstündeki fetih şehitleri makamını da ihyadan geri kalmayacağını ümid ediyoruz” temennisiyle tamamlamış ancak günümüzde görüyoruz ki ne böyle bir dernekten haberimiz var ne de icraatından. Biz bu icraatı dernekleşmeden yapmaya hazır olduğumuzu bilfiil makam-ı şühedada çalışarak gösterdik. İnşallah devamı gelir diye umuyoruz.
O gün aramızda bulunan ve bizi bilgilendiren pek muhterem hocamız Mehmet Nafi Artemel Beyefendiye, bize teknik destek sağlayan Sarıyer Belediyesi ekibine, Muhtarımız Çetin Bey’e, bizi kırmayarak gelen ve güzel sesiyle Kuran-ı Kerim okuyup bizlere sohbet eden Nafi Baba Camii İmam Hatibi Osman Hocamıza, ve tabii ki dua programına iştirak eden Boğaziçi Üniversitemiz’in değerli öğrenci ve mezunlarına Boğaziçi Yöneticiler Vakfı olarak teşekkür ediyor, hiçbir zaman bu gibi hayırdan geri kalmamalarını Cenab-ı Hakk’tan niyaz ediyoruz.