Akdemik Buluşmalar’da Betül İpşirli Argıt’ı Konuk Ettik
Her ayın üçüncü Cumartesi, sosyal bilimler alanında yapılan ilmî bir çalışmanın öğrenci ve mezunlarla paylaşıldığı “Akademik Buluşmalar” programının bahar dönemindeki ilk oturumu 16 Mart günü gerçekleştirildi.
Farklı akademik tecrübelerin paylaşılarak, sosyal bilimler alanında akademik kariyer yapmak isteyen hanım öğrencilerin kendilerine rehberlik edebilecek akademisyenlerle tanışma ve sohbet etme imkânı bulduğu etkinliğin Mart ayı konuğu Betül İpşirli Argıt’tı. Moderatörlüğünü Fatma Tunç Yaşar’ın yaptığı programdabu konuğumuzdan Boğaziçi Üniversitesi, Tarih Bölümü’nde hazırladığı “Onsekizinci Yüzyıl İstanbul’unda Osmanlı Saray Hareminden Çırağ Edilen Cariyeler (Sarayîler)” (Manumitted Female Slaves of the Ottoman Imperial Harem (Sarayîs) in the Eighteenth Century Istanbul) başlıklı doktora tezini dinledik.
Tezinin ilk bölümünde Harem Teşkilatı’nı inceleyen Betül İpşirli Argıt, buradaki yapılanma ve hiyerarşik düzen hakkında bilgiler vererek kurum içimdeki himaye ilişkilerini ortaya koymuştur. Zira bu ilişkilerin mahiyeti, cariyelerin sonradan saraydan azad edildikten sonra devam edecek ilişkilerinde belirleyici olmaktadır. İkinci bölümde ise saraydan çıktıktan sonra devam eden ilişkilerin hangi şekilde devam ettiğini incelemiştir. Ve bu hanımların hayatlarını, farklı cephelerine bakmak suretiyle (evlilikleri, hangi muhitlerde oturdukları, maddi kültürleri ve hayırları) anlamaya çalışmıştır.
Harem-i Hümâyun üç gruptan oluşmaktadır. İlk grup hanedan mensuplarıdır ki, padişahın validesi, kadını, kız kardeşlerini içeren grup küçük de olsa en fazla nüfuz sahibidir. Buradaki ikinci grup ise idari personele tekabül etmektedir. Bu grupta Kethüda Kadın, Hazinedar Usta, Kadın Vekili, Çamaşırcı Usta, Kahveci Usta, Kilerci Usta, Berber Usta, Çeşnici Usta, İbrikçi Usta, Hastalar Ustası, Katibeler ve bu sayılanlara ait birkaç yardımcı bulunmaktadır. Üçüncü grupsa hizmet personelidir. Tepsi taşıma, yatak toplama, getir-götür işlerini yapan hizmet personelidir. Bunlardan başka yine hizmet personeline dahil olup hamamı temizleme, yerleri silme gibi kaba işlerle ilgilenip daha geri planda bulunan cariyeler de yer almaktadır.
Betül İpşirli Argıt, Harem-i Hümâyun’un yapısından bahsettikten sonra 18. Yüzyıl ikinci yarısındaki siyasi ve sosyo-ekonomik durumdan da bahsetti. 16. yüzyılın son çeyreği olan Kanuni Sultan Süleyman Dönemi’nden itibaren siyasi yapıda değişiklikler izlenmeye başlamıştır. Bu zamana kadar tek figür olan padişaha alternatif olarak elit yapının güçlendiği, özellikle de Paşa ve Vezir hanelerinin nüfuzlarının arttığını gözlemlenmektedir. Bilhassa 17. Yüzyılda Köprülü ailesinin etkili yapısı siyasi yapıdaki değişikliğin en önemli örneklerindendir. Çok sancılı bir dönem olan bu yüzyılda altı tane tahttan indirme vakası meydana gelmiştir. Bunda erken yaşta tahta geçmelerin ve bunun sonucunda annelerin iktidarı kontrol eder hâle gelmesi etkilidir. 3. Ahmet (Lale Devri) döneminde iktidar merkezininin İstanbul’a taşınması da önem arzetmektedir. Bu dönemden itibaren İstanbul’da mimari ve sosyo-kültürel anlamda bir yapılanma başlamıştır. Farklı sosyal mekanların ortaya çıkmaya başladığı dönemde, kadınlar ve farklı kesimden insanlar bir arada buralarda görünür hâle gelmiştir. Meydan çeşmelerinin yapılması, mezar taşlarının yapısının değişmesi, tüketim alışkanlıklarının farklılaşması da bu döneme rastlamaktadır.
Tezine konu olan hanımların hayatlarını anlayabilmek için yaşadıkları dönemin, siyasi ve sosyo-kültürel durumun bilinmesinin gerekli olduğunun altını çizen Betül Hanım, 650 cariyenin hayatlarını araştırarak yürüttüğü çalışmasında ağırlıklı olarak mahkeme kayıtlarından faydalanmış. Saraylı hanımların hukuki sorunlarına mahsus olan mahkemelerin kayıtlarından, boşanma, alım-satım, mal dökümleri, miras terekeleri ve yaşadıkları çeşitli sorunlara dair kayıtları inceleyen Betül İpşirli Argıt, bunlar üzerinden sunumuna devam etti.
Genel olarak savaş esiri, parayla satın alma(esir pazarından) ve hediye edilme yoluyla saraya dahil edilen cariyeler çok ciddi bir eğitim sürecinden geçmiştir. Okumuş Kadın olarak adlandırılan hanımlar tarafından eğitilen bu kadınların aldıkları eğitim statülerine göre de değişmekteydi. Belli yetenekleri ve fiziksel güzelliği olan cariyeler farklı eğitimlere tâbi tutulmuştur. Cariyeler, Acem, Arap, Çerkez, Gürcü, Rus, Malta ve Eflak kökenli olabilmekte ve saraya girdiklerinde yeni bir isim almaktaydılar. Kaynaklarda hiçbirinin eski ismine rastlanmamıştır. Mevkilerine göre maaşlı olarak çalışan bu kadınların hangi yaşlarda saraya girdikleri tam olarak bilinmemektedir. Beş yaşında giren olduğu gibi daha ileri yaşlarda da katılanlar olmuştur. Cariyelerin saraydan çıkış şekilleri konusuna da değinen konuğumuz, çoğunluğu evlendirilerek çıkan cariyelerin, hizmet süresi dolarak ayrılma, tahttan inme veya isyan dönemleri sebebiyle çıkma ve kendi talebiyle ayrılma şeklinde çıktıklarını söyledi. yine mahkeme kayıtlarında kime miras bıraktıklarından kimlerle evli olduklarını öğrenebildiğimiz cariyeler, genelde saray idari personeli ile evlilik yapmışlardır. Saraydan çıktıktan sonra en fazla Suriçi bölgesinde yaşayan bu hanımların, Eyüp, Üsküdar ve Galata muhitlerinde de oturdukları görülmüştür. Bu muhitlerde, etkileşim içinde bulundukları mahalle halkına aldıkları saray eğitimini aktardıklarını öğrendiğimiz cariyeler kültürleri ve güzel konuşmalarıyla örnek olmuşlardır.
Görseller eşliğinde kendisinden aydınlatıcı bir sunum dinlediğimiz Betül İpşirli Argıt, saray mekanizmasının anlaşılması için mutlaka cariyelerin araştırmalara dahil edilmesi gerektiğini, sadece erkekleri ya da belli düzeydeki kadınları değerlendirmenin eksik olacağına dikkat çekerek sözlerini noktaladı.
Sunumun ardından katılımcılar, konuğumuza tezine ve akademik çalışmanın inceliklerine dair sorularını yöneltme fırsatı da buldular.