Divan’da ekonomik kriz konuşuldu.
18 Ocak 2009 Pazar günü düzenlediğimiz Divan Sohbeti, renkli simaların da katılımıyla çok sıcak ve samimi bir atmosfer içerisinde geçti.
Sohbetimiz, kahvaltı öncesi kısa bir musalaha ile başladı. Salonu dolduran grupta mühendislik fakültesi mezunlarından idari bilimler mezunlarına; fen edebiyat mezunlarından eğitim fakültesi mezunlarına kadar geniş yelpazede bir mezun grubu vardı. Her Divan sohbetinde olduğu gibi öğrenci arkadaşlarımızdan temsilciler de programa davet edilmişti. Kahvaltı esnasındaki koyu ve sıcak muhabbet, bir hasb-ı hale dönüşerek ortaya munis bir sohbet tablosu çıkmış oldu.
Sohbetimize, boğaza nazır manzarasıyla Anadolu Hisarı’nın nezih ortamında iç açıcı bir iştiha ve tatlı bir muhabbet eşliğinde mütevazı bir kahvaltı ile devam ettik. Kahvaltıdan sonra TCMB Başkan Yardımcısı Sn. Doç. Dr. Erdem Başçı’nın “Kriz dönemlerinde ekonomi yönetimi” adlı ekonomi sunumuyla sohbeti farklı bir renge bürüdü.
Sayın Başçı sunumunda “global Krizin muhtemel sebepleri, krizin, ülkemiz ve dünya ekonomisi üzerindeki etkisi, ABD ve AB’nin krize karşı tutumu, krizden en çok etkilenen sektörler, muhtemel enflasyon ve deflasyon dönemlerinde izlenmesi gereken politikalar” gibi birçok konuda açıklamalarda bulundu.
Sunumunda Merkez Bankalarının taşıdığı sorumluluğun ne kadar büyük ve yaptığı işlerin ne kadar ehemmiyetli olduğuna değinen Başçı konuşmasını şöyle sürdürdü “Merkez Bankalarının değişik, kendine özgü bir yapısı vardır. Çalışanları yalnızdır ve genelde sevilmezler. Bu durum, özellikle hükümetler için geçerlidir. Çünkü hükümetler faizlerin sürekli düşük olmasını ister. Oysa Merkez Bankaları ekonomideki aşırı ısınmayı ve dolayısı ile enflasyondaki yükselmeyi önlemek için zaman zaman kısa vadeli faizleri yükseltmek zorunda kalabilirler.”
Benzer şekilde “Para gibi karşılığı olmayan, fakat toplumdaki fonksiyonları vazgeçilmez olan bir varlığın değerini sürekli korumaya çalışmak insana önemli bir sorumluluk duygusu yüklüyor. Sürekli bir çaba içerisinde olmalısınız ki para bir değer ölçüsü birimi olarak toplumda itibar görsün” diyen Başçı, bulundukları konumun gereklerinin bilincinde olmanın önemini dile getirmiş oldu.
Amerika Birleşik Devletleri’nde başlayan ve hemen hemen tüm dünyayı etki altına alan ekonomik krize değinen Doç. Dr. Başçı, krizi tetikleyip derinleştiren unsurun ABD’deki konut fiyatlarında son dönemde gözlenen düşüş olduğunu dile getirdi. Konuşmasına “2007’nin ikinci yarısında yüksek riskli konut kredilerinin geri dönmemesiyle başlayan sorunlar, kısa süre sonra küresel bir finansal krize dönüştü. ABD’de 2001–2005 döneminde aşırı düşük olan kısa vadeli faizlerin 2006 yılından itibaren artırılmaya başlaması ve bunun yanı sıra düşen kira enflasyonu sonucunda konut fiyatlarındaki düşmeye başladı” cümleleriyle devam eden Başçı, ABD’deki konut fiyatlarının düşüşü ile krizin alakasını ise şu şekilde değerlendirdi: “Bir insan kendisini zengin zannediyorsa farklı davranır; başkası da onu zengin zannettiği zaman bu onun daha fazla harcama yapmasına yol açar. Dolayısıyla evinizin fiyatı beklenmedik şekilde %25’lik bir düşüş gösterirse o zaman kendinizi daha fakir hissedip daha az harcamaya başlarsınız. Bundan da önemlisi öncelikle konut sektöründe olmak üzere yatırım harcamaları da azalır. İnşaat sektöründe küresel ölçekteki keskin daralma bunun bir göstergesidir.”
Bankalar neden batıyor?
Bankaların batmasının da öncelikle konut piyasası ile alakalı olduğunu dile getiren Sn. Erdem Başçı, kriz öncesinde kredi ile ev almanın cazip olmasıyla insanların borca girip ev alıp evin fiyatı arttığı sürece kâra geçtiklerini belirtti. ABD’deki konut alımları için başka ülkelerdeki bankaların da kredi verdiğini ve bunu menkul kıymete dönüştürülmüş borç senetleri karşılığında yaptıklarını söyleyen Başçı, söz konusu ülkelerdeki bankaların batma riskinin artmasını ise şöyle izah etti: “Amerika’da ev aldınız, borçlusunuz; yükümlülüğünüz sadece o evle sınırlı tutuluyor. Borcunuzu ödeyememe veya ödememeyi tercih etme durumunda evin anahtarını bir mektupla bankaya gönderiyorsunuz. Böylece evi banka satmak zorunda kalıyor. Bu durumda bu türden evler tabii ki ikinci piyasada değerinden ve oldukça düşük bir fiyatla satılıyor. ABD’de bizdeki gibi bir icra sistemi yok. Örneğin ülkemizde maaş veya diğer varlıklarınızı da sorumlusunuzdur böyle bir ödememe durumda. Oysa ABD’de öyle değil. Banka sadece evi alıyor, dolayısıyla da zararı daha ziyade banka görüyor.”
Kriz Türkiye’yi nasıl etkiler?
Krizin Türkiye’yi üç kanaldan etkilemekte olduğunu ve bunları “portföy kanadı, dış ticaret kanadı ve kredi kanadı” olarak dile getiren Başçı, konuşmasında bu kanalların Lehman Brothers ve İzlanda hükümetlerinin borçlarını ödeyememe durumunu takiben Ekim 2008’den sonra daha şiddetli etki göstermeye başladığını belirtti.
Dış ticarette ise öncelikle ihracat yaptığımız mallara olan talebin keskin bir şekilde düştüğünü ve bu durumun tüm dünya için geçerli olduğunu belirten Başçı, krizin ülkemizi şu anda en fazla “dış ticaret” kanalından etkilediğinin altını çizdi.
Soru-Cevap
TCMB Başkan Yardımcısı Sn. Doç. Dr. Erdem Başçı, “Kriz dönemlerinde ekonomi yönetimi” adlı sunumunu bitirdikten sonra sohbetimiz, ekonomi ile ilgili Sayın Başçı’ya Soru-cevap şeklinde devam etti. Sayın Başçı’ ya yöneltilen birçok sorudan bazıları ise şöyleydi:
Soru: Sayın Başçı, bir kriz mevcut. Fakat paranız değer kazanıyor (USD). Bunu nasıl karşılıyorsunuz, uzun vadede düşüş bekleniyor mu dolarda?
Cevap: Krizler sırasında paranız değer kazanıyorsa sizin ülkenizin ürettiği mallara olan talebi daha da azaltıyor ve dolayısıyla kriz sizin için derinleşiyor demektir. Nitekim G20 ülkelerinin bakanları ve merkez bankası başkanları ‘yaşanmakta olan krizin en olumsuz önemli etkisinin sermayenin krizin kaynağı olan ülkeye yönelme eğilimi göstermesidir’ tesbitini yapmıştır. Az sermaye, çok borç parayla çok para kazanma mantığı son yıllarda artarak hâkim olduğu için ve bu eğilim son aylarda tersine döndüğü için şu anda dolara talep var. Buna kaldıraçlı pozisyonların çözülmesi diyoruz. Bu ABD için de bir sorun. IMF’nin geçtiğimiz ekim ayında ‘kısa dönemli likidite imkânı’ adında yeni bir aracı kullanıma açması bu açıdan kredi çöküşüne karşı gelişmekte olan ülkelerde olumlu etki yaptı.
Sohbette sorulan ilginç sorulardan biri de şöyleydi:
Soru: Bir aracın hızını sonsuza kadar artıramazsınız, bir yerde infilak eder; benzer şekilde bütün ülkeler de sürekli büyüme gösteremez. Dolayısıyla da savaşlar çıkıyor. Bu krizden sonra da savaş ihtimali var mı, ne düşünüyorsunuz?
Cevap: Son sorunuz uzmanlık alanıma girmediği için bir yorum yapamam. Ancak sürekli büyüme olabilir. Dünyada nüfus artışının olduğu bir gerçek, fakat kişi başına düşen milli gelir buna rağmen sürekli artabildi. Peki, hep böyle gider mi? Bu yönde farklı teoriler var. Ama büyüme sürekli teknolojik gelişme sayesinde mümkün olabiliyor.
Benzer şekilde ilginç bir soruya da topluca güldük. Soru şöyleydi:
Soru: Elimizdeki parayı nereye yatıralım?
Cevap: (Gülümseyerek) Görevimiz içinde yatırım tavsiyesi vermek yok. Ancak Merkez Bankası uyarı mahiyetinde tavsiyelerde bulunabiliyor. Örneğin kredi kartlarının amacına uygun olarak bir ödeme aracı olarak kullanılması veya döviz geliri olmayanların dövizle borçlanmaması gibi. Bu uyarıları Finansal İstikrar Raporlarımızda ve başkanımızın geçmiş konuşmalarında bulabilirsiniz.
Sorulardan ilginç olan başka biri de şöyleydi:
Soru: Sayın Başçı, enflasyon nasıl hesaplanıyor? Mesela doğalgaz %75 zam görüyorken gıda %7,5 olabiliyor.
Cevap: Türkiye İstatistik Kurumu bu ölçümü şöyle yapıyor. Anketörler pek çok vatandaşımızın evine gidiyor, ne harcamış neye ne kadar harcama yapmış, ona göre ağırlıkları belirliyor. Mesela gıdanın ağırlığı yüzde 30 civarındadır. Doğalgazın ağırlığı ise çok daha düşük. Çünkü hala pek çok ailemizin doğalgaza erişimi dahi yok. Bu ortalama ağırlığı iyice aşağı çekiyor. Fakat mesela elektriğin ağırlığı doğalgazınkinden daha fazla. Ama vatandaşlarımızın gözünden kaçan husus şudur ki bazı ürünler sık alınmaz. Mesela, buzdolabı yılda kaç kez alınır, ya da otomobil. Peki, sebze ya da doğalgaz? Yani alınan ürünün sıklığı da önemli. Bunun yanında, 2009 yılında muhtemelen enerji düşecek, gıda düşecek ama insanlar yine fiyatı artan şeyleri görüyor. (Gülümseyerek) Algıda seçicilik var yani. Mesela konut kiralarının artış hızı %10 seviyesine kadar düştü ama dikkat ederseniz kimse bunu haber yapmıyor.
Dünya ekonomisinde önemli etkiye sahip olan Çin hakkında sorulan bir soru da dikkat çekiciydi:
Soru: Efendim bildiğiniz üzere Çin’in üretimi tüketiminden çok fazla, bu durum Çin için bir karışıklığa sebep olur mu?
Cevap: Çin’in yavaşlaması dünya büyümesi üzerinde de çok ciddi etki yapacaktır. Çin ekonomisinin talep tarafından 2009 yılında darbe yemesi muhtemeldir. Bu yüzden Çin, iç piyasasını canlandırmaya çalışıyor. Tabi ki küresel daralma durumundan etkilenmemesi mümkün değil.
Soru-cevap faslının ardından Kurucular Kurulu Üyemiz Mustafa Büyükabacı Bey, Erdem Başçı Beye katılımları için teşekkür ederek vakıf adına bir hediye takdim etti.
Sohbetimizin geri kalan bölümünde ekonomi ve okul hakkında muhabbetle geçti. Toplantı sonrasında bir sonraki programda tekrar bir arada olabilmek ümidiyle arkadaşlarımıza veda ettik.
Süleyman Çelik İngilizce Öğretmenliği-3