Hisar burcunda okumalar…
15 Şubat 2009 Pazar günü Boğaziçi Konak’ta bu yıl ilk defa başlatılan “Mezun Bayanlar Okuma Grubu” toplantımızın ikincisini gerçekleştirdik.
Uzun zamandır göremediğimiz dostlarımızı görebilmek, Hisarüstü’nde kampus çevresinin güzel havasını solumak, eski günlere dair hatıraları anma fırsatı yakalamak adına kitapların hoş kokulu satıraralıklarında tarih ve medeniyet iklimine doğru arkadaşlarımızla birlikte yolculuğa çıktık.
Toplantımız, güzel bir kahvaltı ile başladı. Kahvaltı boyunca dostlarla muhabbet etmeye doyamayan bizler, bir taraftan da tarih alanında bu ilk okumamızın değerlendirmesini yapmak için merakla bekliyorduk.
Bir salonda hanımlar kahvaltı yaparken, bir başka salonda beyler kahvaltının, çocuklar kahvaltı ve sonrasında farklı yaşlardan arkadaşlarıyla oyunların keyfini çıkardı.
Şubat ayının okuması, tarih alanından bir eserle başladı. Üniversitemiz tarih bölümü 1999 mezunu Ruhan Dinç’in koordinatörlüğünde Mustafa Armağan’ın Büyük Osmanlı Projesi adlı eseri değerlendirildi. Kitap hakkında söylenecek çok şey var ama önemli olan kitabın yazılış maksadını anlayabilmek, beyan ettiği fikirlerin olabilirliği üzerinde düşünmek ve en önemlisi, tarihi gerçeklikten yola çıkarak günümüz rotasını çizebilmektir.
Osmanlı refleksi uyanıyor… Hatırla unutturulanları! Gerçeği rüyasından güzel, doyumsuz bir projeydi o. Artık barış bu benzersiz serüvenin kahramanlarıyla ve geleceğe yüreklerindeki bereketle yürü.
Hem bir defa başarılan neden bir daha başarılamasın ki? Bir bakıyorsunuz Belçika’da bir “Türk köyü”, bir bakıyorsunuz Himalayaların eteklerinde bulunan Keşmir eyaletinde de kendilerine “Osmanî” diyen Türk Köyleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği… İngiltere Parlamentosu üyesi olup şimdilerde Londra Belediye Başkanlığı yarışına giren Boris Johnson’ın son Osmanlı İçişleri Bakanı’nın torunu olduğu haberi gazete manşetlerinde çınlarken, Meksika’da bir Osmanlı çeşmesinin ortaya çıktığı notu düşüyor önümüze. Nicolas Sarkozy’nin de, Fidel Castro’nun da atalarının Osmanlı Yahudisi çıkması yetmiyormuş gibi, besteci Wagner’in Sultan Abdülaziz’den para yardımı istediğini, Abdülhamid’in Pasteur’e beraber çalışma teklifinde bulunduğunu okuyoruz hayretle.
Ve düşünüyoruz: Acaba tarihimiz hakiki çehresiyle arz-ı endam ettiğinde nasıl bir manzara karşısında kalacağız?
Misak-ı Millî sınırları içinden görmeye ve düşünmeye alıştırılmış bir neslin dramıdır yaşadığımız. “Biz neydik?” sorusu, ete saplanan bir kurşun gibi hemen her adımda karşımıza çıkıyor veya biz hatırlamak istemesek de, başkaları tarafından çıkarılıyor. Bunun en son örneğini, Avusturya sağının temsilcisi Andreas Möller’in, “Türkler AB’ye girerse Viyana’yı kaybederiz” şeklindeki demecinde gördük. Demek ki, dedik, bu demeci okuyunca, biz unutsak da dünya bizi unutmuyor.
Mustafa Armağan son kitabı Büyük Osmanlı Projesi’nde bu nicedir unuttuğumuz dünyanın kapılarını açıyor önümüze ve bize bir hafıza tazelemesi çalışması öneriyor. “Hatırla onu!” ikazı, kitabın her satırında karşımıza çıkıyor ve giderek “Hatırla kendini!” uyarısına bürünüyor. Osmanlı’yı, yaşadığı çağların küresel aktörü olarak konumlandıran ve bu yüzden de küreselleşmekte olan dünyamızda bunu daha önce tecrübe etmiş bulunan Osmanlıların birikiminden yararlanmanın önümüzü görmemize yardım edeceğini vurgulayan yazar, hem “küresel tarih” çalışmalarına Osmanlı’nın katkılarına atıfta bulunuyor, hem de Osmanlı tecrübesinin kendiliğinden bir ‘oluşum’ değil, bilinçli bir ‘proje’ olduğuna dikkat çekiyor.
Armağan, “Büyük Osmanlı Projesi” adını verdiği bu projenin ana hatları hakkında ufkumuzu genişletecek bilgiler veriyor ve daha da önemlisi, Türkiye’nin içine girdiği yeni bir gelişme çizgisinde ‘Bir kere başarılan neden bir kere daha başarılamasın?’ sorusunun umut vadeden kuyusu içine gömüyor okurunu.
Toplantı sonrasında gelecek ay için tekrar sözleştik. Katılımcıların alanlarına göre görev dağılımı yapılarak devam ettirmeyi planladığımız toplantılarımızda, gelecek ay Edebiyat alanından bir mezunumuzla, yeni bir kitap değerlendireceğiz.
Sultan Gül
PDR 07′