Hüseyin Obama ile görüşmemiz

Barack Hüseyin Obama… Başkan seçilmesi bile dünyanın pek çok yerinde heyecanla karşılanan Amerika’nın yeni başkanı ilk yüz gününde (ayrıntıları atlarsak) ilk dış gezisini Türkiye’ye yapıyor.

Tabiî ki Türkiye’de de dünyada da yankısı büyük. Kendisinin İstanbul’da Tophane-i Amire’de gençlerle yapacağı toplantıya ben de davet ediliyorum. Konsolosluktan kendisine sorular sorabileceğimizi söylüyorlar. Düşünüyorum, hem kendisinin yaptığı ziyaret ile vermek istediği mesaja, hem de bizim duruş, idrak ve anlam dünyamıza hitap eden bir soru sormalıyım diyorum.

Türkiye ziyaretiyle İslâm dünyasına bir mesaj vermek istediği gayet açık. Bir gün önce mecliste de bunu dile getiriyor. Peki, bu mesajın kapsamı ve hedefi nedir? Bir önceki yönetim döneminde Müslümanların gözünde Amerika’nın sarsılan imajını düzeltmeye yönelik bir girişim mi, yoksa hakikaten çatışan, düşman ilan eden bir yaklaşımı terk edip belli ölçüde de olsa İslâm dünyası ile daha uyumlu bir ilişki geliştirmek mi? Türkiye ile öngörülen stratejik ortaklık diğer İslâm ülkelerini de, nispeten de olsa, kapsıyor mu? Aklıma tüm Müslümanların gündeminde olan Filistin ile de ilgili bir şeyler sormak fikri geliyor ama daha makro perspektifte kalmayı tercih ediyorum.


Güvenlik taramasından geçtikten sonra nihayet binaya giriyor, istediğimiz bir yere oturuyoruz. Basın mensupları kalabalık bir şekilde kenarda bekliyorlar. Kendilerine mülakat verebileceğimizi söylüyorlar. Allah buraya kadar gelebilmeyi nasip ettiyse bir şeyler söylemek de sorumluluğumuz olmalı. Obama’ya soru sormak pek bizim inisiyatifimizde değil ama mülakat vermek için kendimiz gidebiliyoruz. Acaba ne diyebilirim? Böylesi bir toplantının vermek istediği çok mesaj var. Bunlar hakkında konuşabileceğimi düşünüyorum. İstanbul gibi tarihi derinliği olan bir şehirde ve Tophane-i Amire’de, Osmanlı’dan kalma tarihi bir binada gerçekleşiyor bu buluşma. Ankara’da ve modern bir binada değil… Ankara daha çok Türkiye’yi temsil ederken İstanbul daha çok İslam âlemini temsil ediyor. Tarihi bir binada yapılması da bu imajı daha da kuvvetlendiriyor. Özellikle gençlerle bir araya gelinmesinde de önemli mesajlar olabileceğini düşünüyorum…

Gençlik neyi sembolize eder? Geleceğe dair umutları ve beklentileri, değişimleri ve yenilikleri… Basın mensuplarına da böyle anlatıyorum. Reuters muhabirleri ile bu konuda epey sohbet ediyoruz. Bu ziyaret, Türkiye’de bir heyecan uyandırdı mı diyorlar, binlerce kişinin isminin Hüseyin olduğu bir ülkede heyecan uyandırmaması kaçınılmaz diyorum. Ancak işin esasını elbette önümüzdeki dönemde göreceğimiz tavır ve yaklaşımlar belirleyecek. Türkiyeli basın mensuplarıyla ise toplantıdan sonra mülakat yapıyoruz.


Toplantı gayet güzel ve aynı zamanda keyifli geçiyor. Amerikalılar genellikle rahat insanlar, kendisi de zaten sempatik biri olan Obama’da da bu üslubu ve rahatlığı görmek mümkün. Adeta şov yaparcasına gezerek, dolaşarak konuşuyor, anlatıyor. Başlangıçtaki kısa konuşmasında üzerinde soru sormak istediğim konulara yani İslâm dünyasıyla ilişkilere yönelik atıflarda bulunuyor. Ancak soru sormaya fırsatım olmuyor.


Toplantının sonunda kendisiyle el sıkışıyoruz. Etrafımdakilerin çoğu bir fotoğraf bile çekinemedik diye hayıflanıyorlar. Derken gün içerisinde arkadaşlar basında el sıkıştığımız anın fotoğraflarını gördüklerini söylüyorlar. Enteresan bir şekilde iki ayrı fotoğrafta da tam benim el sıkıştığım an var basında. Ayrıca birçok kişi Reuters muhabirleri ile konuştuğu halde benim söylediklerimden bir kısmını (tam ifade etmek istediğim şekliyle olmasa da) haber metinlerinde alıntılamaları sayesinde "hope and change… Salih Altundere, 23, Bogazici University" birçok haber sitesine de yayılıyor.
Kısmet. Bir ilginç toplantı işte böylece geçiyor…

Salih Altundere

İşletme&Siyaset Bilimi Uluslararası İlişkiler-4

Platformunuzu seçin ve paylaşın.