Hüzün renginde bir kitap: Derviş ve Ölüm

Mezun bayanların 3. okuma grubu toplantısının gündeminde Meşa Selimoviç’in “Derviş ve Ölüm” isimli kitabı vardı.
15 Mart 2009 Pazar günü Boğaziçi Konak’ta “Mezun Bayanlar Okuma Grubu” toplantımızın üçüncüsünü gerçekleştirdik. Bu toplantılar vesilesiyle her ay kampus çevresini ziyaret etmekte, arkadaşlarla görüşmekte ve ortak konular üzerinde fikir alışverişinde bulunmaktayız.
Toplantımız her zamanki gibi güzel bir kahvaltı ile başladı. Kahvaltı boyunca dostlarla muhabbet etmeye doyamayan bizler, bir taraftan da edebiyat alanında üçüncü okumamızın değerlendirmesini yapmak için merakla bekliyorduk.
Bir salonda hanımlar kahvaltı yaparken, diğer bir salonda çocuklar kahvaltı ve sonrasında farklı yaşlardan arkadaşlarıyla oyunların keyfini çıkardı.
 
 
Mart ayının okuması edebiyat alanından bir eserle devam etti. Üniversitemiz Türk Dili ve Edebiyatı bölümü 1999 mezunu Rabia Aydın’ın koordinatörlüğünde Meşa Selimoviç’in Derviş ve Ölüm adlı eseri değerlendirildi. Usta yazar Meşa Selimoviç’ten otuz değişik dile çevrilmiş, önemli edebiyat ödüllerine layık görülmüş bir başyapıt olan Derviş ve Ölüm, gerçek hayat hikâyesinden yola çıkılarak yazılmış farklı bir eser…
 
(…)
Boşnak yazar Selimoviç’in1967’de yayımlanan Derviş ve Ölüm adlı romanı, değişik dönemlerde birçok eleştirmenin inceleme konusu olmuş, ayrıca geçtiğimiz yıllarda bir Türk-İtalyan ortak yapımı ile sinemaya da aktarılmış olup otuz değişik dile çevrilmiş ve birçok önemli edebiyat ödülüne layık görülmüştü. Kitap, MEB’in tavsiye ettiği 100 Temel Eser listesinde de yer alıyor. 
Meşa Selimoviç, Derviş ve Ölüm’ünde mutlak dinî doğrular üzerine kurulu dünyasında yaşayan Ahmed Nureddin’in, erkek kardeşinin suçsuz yere tutuklanıp idam edilmesinden sonra düştüğü derin karmaşayı resmederken insanın ruh dünyasındaki çelişkileri, gelgitleri incelikle işliyor.
Yazar, ölüm, yaşam, aidiyet, iktidar, iktidarın gereklilikleri ve değişmez değerlerin hayat pratiğine yansıması etrafında dolaşırken insanlık durumlarını merkeze alan muhteşem bir eser ortaya koyar. Eski Yugoslavya’da edebiyat dersleri programında yer alan Derviş ve Ölüm’deki izlekler, romana evrensel bir boyut kazandırır. Tarihsel dönemlere veya koşullara bağlı özel durumlardan çok, insan doğasının yapısı, zaafları ve ihtirasları etrafında dönen roman, müthiş bir içe bakış örneğidir.
II. Dünya Savaşı esnasında amansız çatışmaların cereyan ettiği Bosna’da savaşa bizzat katılan ve savaşın insan ruhunda açtığı yaraları ömür boyu içinde taşıyan birisidir Selimoviç. Gerçek hayatta 1944 yılı sonlarında, Partizan ve aynı zamanda Tuzla Askerî Bölge Komutanlığı’nda subay olan ağabeyi Şevki Selimoviç’in, III. Kolordu Askerî Mahkemesi kararıyla kurşuna dizilmesi ve bu olayın Meşa Selimoviç’in ruhunda açtığı yara, devrim ve iktidar ile devrimin evlatları arasındaki ilişkileri yeniden okuması, Derviş ve Ölüm’ün yazılmasının arkasındaki önemli bir motiftir. Nitekim romanda da, erkek kardeşinin suçsuz yere idam edilmesi Şeyh Ahmed Nureddin’in hayatında esaslı bir kırılma oluşturur. O zamana kadar iktidar ile bir sorunu olmayan Nureddin, bu olaydan sonra gizli bir öfkeye kapılır ve isyan eder. Çıkan isyan sonucu öldürülen Kadı’nın yerine artık Nureddin geçmiştir; artık iktidar sahibi, kendisidir. Ancak ‘iktidar’ın öyle bir yapısı vardır ki ‘sahibi’ni, en yakın dostu ile iktidar arasında bir seçim yapmak zorunda bırakacaktır. Ve bu seçimin sonuçlarına katlanması gerekecektir…
(…)
Toplantı sonrasında gelecek ay için tekrar sözleştik. Katılımcıların alanlarına göre görev dağılımı yapılarak devam ettirmeyi planladığımız toplantılarımızda, gelecek ay Sosyoloji alanından bir mezunumuzla, yeni bir kitap değerlendireceğiz:
Cumhuriyet Türkiyesinde bir mesele olarak İslam/İsmail Kara.     İstanbul: Dergah Yayınları, 2008.
Sultan Gül
PDR 07′
 

Platformunuzu seçin ve paylaşın.