Safranbolu – Kastamonu Gezimizi Gerçekleştirdik
Yolda yürürken gördüğümüzde durup birkaç saniye bakmak isteyeceğiniz, hayran kalabileceğiniz renklere sahip ancak ismi bilinmeyen bir çiçekti bizim için safran, ta ki BYV konaktan sabahın erken saatlerinde hareket eden otobüsümüz Safranbolu’ya ulaşana kadar…
Erkenden BYV konak bahçesinde toplanan mezunlar, mezun yakınları ve mezun adayları olarak uykuyla uyanıklık arasında geçen bir yolculuktan sonra tarihi evleri, dar sokakları ve hemen girişinde altın harflerle yazılmış “Dünya Kültür Şehri” yazısıyla karşıladı bizi Safranbolu. Rehberimiz önce, tüm şehri keyifle izleyebileceğimiz Hıdırlık tepesinden başladı kenti tanıtmaya. Burada şehir ve tarihi hakkında bilgi aldıktan sonra tarihi Safranbolu evlerinin en bilinenlerinden Kaymakamlar Evi’ne doğru patikalardan geçen bir yürüyüşe başladık. Kaymakamlar Evi, sadece mimarisiyle eğil, inceliklerle dolu konak yaşamıyla da bizi hayranlık içinde bıraktı.
Yemeklerin taşınmasını sağlayan dönme dolap sistemi, her odada olan ve dolap kapaklarıyla kaplanmış banyoların yanı sıra kız görme- kız isteme adetleri de hafızamızda yer etti. Safranbolu’da kız bakmaya gelen kayınvalideler eğer evi tozlu görürlerse kızdan vazgeçer aynaya da bir not bırakırlarmış; “Yazı yazdık aynanızın tozuna, yazıklar olsun evinizin kızına”, tabi gelinlik kızlar da cevapsız bırakmazmış bu nükteyi, onlar da “Asri pencere, düdüklü tencere, dumansız baca, kaynanasız koca isteriz” derlermiş.
Yılın büyük kısmının yağmurla geçirildiği Safranbolu’da evler sadece barınak değil, hayatın ayrılmaz bir parçası adeta. İşte bu yüzden mimariye verilen özen çok öte, hiçbir ev diğerinin manzarasını kapatmayacak şekilde inşa edilmiş, her bir odasında bir ailenin ihtiyacını giderebilecek banyo ve ocak hatta bazı evlerin ortasında havuzları dahi var. Namazları eda ettiğimiz, doğa ile insanın uyumunu gösterircesine dere üzerinde inşa edilmiş olan İzzet Mehmet Paşa Camisi küçük bir Nuruosmaniye camisi olduğundan bize İstanbul’u aratmadı.
Camiden sonra tarihi Demirciler Çarşısından geçerek Yemeniciler arastasına ulaştık, turistik amaçlı yenilenen arastada hala tarihin izlerini görmek mümkündü. Safranbolu’ya özel yemekleri ise yöreye özel bir atmosferde Köprülü Şehzade Sofrasında tattık, kuyu kebabı ve güveçte servis edilen şehzade kebabı birer lezzet şöleniydi.
Yemeğimizin ardından, Köprülü Mehmet Paşa camii avlusundaki güneş saatini inceleyip yörenin tarihinde efsaneleriyle yer edinmiş Cinci Hoca Hanını gezerek çeşit çeşit lokumlardan tadabileceğimiz tarihi İmren lokumcusuna doğru hareket ettik. Burada safran bitkisi hakkında bilgi alıp, yöreye özgü lokum, safran çayı, safran kolonyası gibi ürünleri tanıdık.
Ardından kısa bir otobüs yolculuğuyla gezimizin en ilginç kısımlarından biri olan Mencilis Mağarasına ulaştık. Mağara içindeki uzun yol kadar, mağaraya ulaşmak için tırmanılan 200 basamaklı merdiven de bizi oldukça zorladı. Doğanın ihtişamı mağaranın içinde gördüğümüz sarkıtlar ve dikitler arasında bir kez daha kendisini gösterdi.
Mağara gezimizin ardından otobüsümüze ulaşıp Kastamonu’ya doğru yola çıktık. Kastamonu’da etli ekmekle ziyafete dönüşen akşam yemeğimizin ardından otelimize yerleştik. Kastamonu, kurtuluş savaşı sırasında hiç işgale uğramadığı halde yüz binlerce şehit vermiş bir kent, dolayısıyla her kösesi kahramanlık hikayeleriyle ve efsanelerle dolu. Şehrin bir ucundaki kaleden atılıp diğer ucundaki minareye saplandığı rivayet edilen ok, Sultanın bebeğinin düşmesi suçuyla sürgün edilen saat kulesi, suyundan içene 7 kez daha Kastamonu’ya gelmeyi vaat eden Nasrullah Camii…
Aşıklı Veli türbesi ve Yakup Ağa Külliyesi’nin ardından Bizans döneminden kalan ve şehrin tamamının seyredilebildiği kale ile devam eden gezimizi, Mevlana Celaleddin Rumi ve Hacı Bektaşi veliden sonra Anadolu’daki üçüncü büyük zaat olan Şeyh Şabanı Veli Camiini ziyaretle tamamladık. Cami avlusunda tattığımız zemzem suyu, yan yana sıralanmış itikaf odaları ve o zamandan kalan eşyaların sergilendiği müze, bizi öyle etkiledi ki bu güzel anılarla ilahiler, aşırlar ve dualar eşliğinde dönüş yoluna koyulduk.
Birbirini tanımayan 45 kişi, iki günlük gezinin ardından tanışmış, yeni dostluklar edinmiş, beraber hoşça vakit geçirmiş olarak döndü evlerine. BYV Konağa ulaştığımızda saat gece yarısını geçiyordu, herkes tatlı bir yorgunlukla birbirine veda ederken bir sonraki gezi için şimdiden sözler verilmişti bile…