Divan Sohbeti’nde YÖK Başkanı Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya’yı Ağırladık
31 Mart Pazar günü 27’ncisini düzenlediğimiz Divan Sohbeti’nde YÖK Başkanı Sayın Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya’yı misafir ettik. İTO Cemile Sultan Tesisleri’ndeki Sultan Köşkü’nde gerçekleşen ve Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Gülay Barbarosoğlu’nun da katıldığı programda, Sayın Çetinsaya “Yükseköğretimde Stratejik Tercihler” başlıklı bir sunum gerçekleştirdi.
Vakfımız Mütevelli Heyeti Başkanı Haluk Dortluoğlu’nun açış konuşmasının ardından sözü bıraktığımız YÖK Başkanı, daha önce 2006-2007 döneminde yapılmış olan, ancak Türkiye’nin 2023 hedefleri çerçevesinde yenilenmek üzere bir yıldır üzerinde çalışılan Yükseköğretim Strateji Belgesi’ni içeren bir sunum yaptı. Bir iki ay zarfında tüm kamuoyuyla paylaşılacak olan belge önemli tespitler içeriyor.
Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya, Türkiye’nin dünyadaki on büyük ekonomiden biri olabilmesi için yükseköğretim alanındaki büyümeyi sürdürmesi gerektiğini söyleyerek başladığı konuşmasında, özellikle 2006 sonrasında ülkemizde bu alanın muazzam şekilde büyüdüğüne dikkat çekti. Çetinsaya, şu anda 66’sı vakıf üniversitesi olmak üzere toplam 170 rakamına ulaşan üniversite sayımızın, 2023 hedefleri çerçevesinde öngörülen % 85 okullaşma oranına erişmek için artmasının gerekli olduğunu belirtti. Küreselleşmenin bir sonucu olarak nitelikli insan gücüne sahip olmamız gerektiğinin altını çizen Gökhan Çetinsaya, bunun yolunun da yükseköğretimden geçtiğini söyledi. Çetinsaya, 2023 okullaşma hedefine ulaşmak için yeni üniversiteler açılması gerektiğini, bunun için de vakıflara ve gerekli yasal zemin oluştuğu takdirde özel sektöre düştüğünü ifade etti.
Önümüzdeki on yıl genç nüfusundaki artışın devam edeceği öngörülen Türkiye’de, buna paralel olarak yükseköğretime olan talebin artacağını söyleyen YÖK Başkanı, 12 yıllık zorunlu eğitimle birlikte 1-1.2 milyon kişinin üniversite kapısına geleceğinin tahmin edildiğine işaret etti. Gökhan Çetinsaya, artan talebe yönelik olarak yeni üniversitelerin açılması yanında, mevcut kontenjanların da artırılması gerektiğini belirtti. Niceliksel büyümenin yanında niteliksel büyümeye de önem verilmesine vurgu yapan Çetinsaya, “970 bin olan kontenjanın % 26’sı açık öğretim öğrencisidir. Bunun örgün eğitim payını artıracak politikalar izlenmelidir. Bunun için de daha akademik bir yol olan uzaktan eğitim benimsenmelidir.” dedi.
Mesleki eğitimde de reform ihtiyacı olduğuna değinen Çetinsaya, üniversite sıralamalarında geri durumda olmamızı Meslek Yüksek Okulları’na bağlayanlar olduğunu söyledi. MYO’ların hem kendi bünyelerinde, hem de üniversite bünyesinde olmalarından kaynaklanan sorunları olduğuna işaret eden Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya, “Meslek Yüksek Okulları’na bir an önce başka bir hüviyet kazandırılmalıdır.” dedi.
YÖK Başkanı’nın sunumunda bahsettiği bir başka stratejik hedef de üniversitelerimizin araştırma kapasitelerinin geliştirilmesiydi. Türkiye’de Ar-Ge harcamalarının Gayri Sâfi Milli Hasıla’ya oranının binde seksenbeş olduğunu söyleyen Gökhan Çetinsaya, 2000 yılındaki seviyeye bakıldığında şu andaki durumda artış olsa da dünya genelinin çok gerisinde olduğumuzu belirtti. Ar-Ge harcamalarının GSMH’ya oranını % 3’e çıkarmamız gerektiğini söyleyen Çetinsaya, bilimsel yayın sayımızdaki son dönemdeki artışa rağmen, ilk on ülke arasına girebilmemiz için önümüzde uzun bir yol olduğuna dikkat çekti. Son dönemde Ar-Ge için Bilim Sanayii ve Teknoloji Bakanlığı, DPT ve TÜBİTAK tarafından yoğun çalışmalar yapıldığı bilgisini veren Gökhan Çetinsaya, Ar-Ge kapasitesini, inovasyonu ve girişimciliği geliştirip teşvik etmeye yönelik politikalar izlenmesinin sevindirici olduğunu söyledi. Bahsedilen nitelikli eğitim ve araştırmayı yapabilmek için de nitelikli akademisyene ihtiyacımız olduğunu belirten Çetinsaya, “Bu alanda bardağın dolu tarafını pek göremiyoruz. 2023 hedefleri göz önüne alındığında öğretim görevlisi sayımız yetersiz. Ayrıca bunların dağılımında eşitsizlik var. Tıp fakültelerinde öğretim üyesi başına 2,4 öğrenci düşerken, iktisadi bilimlerde bu sayı 68 öğrenciye çıkmaktadır. Bu tablo akademik insan gücü planlaması yapmanın gereğine işaret etmektedir.” dedi. Türkiye’de nitelikli öğretim üyesi sayısını artırmanın zorluğuna dikkat çeken Çetinsaya, bunu iki sebebe bağladı. Birinci olarak bir denetleme sistemi olmaması nedeniyle doktora programlarının kalitesinden emin olunamamasını gösteren Gökhan Çetinsaya, kendilerinin sadece girdi denetimi yapabildiğini, on yıl önce izin verilen bir doktora programının bugün ne durumda olduğundan habersiz olduklarını söyledi. “Burada denetimi yapan üniversite senatolarıdır. Üniversitelerinin marka değerini koruyacak olan onlardır.” diyen YÖK Başkanı, akademisyen sayımızı artırmanın zorluğuna ikinci sebep olarak da öğretim üyeliği mesleğinin cazibesi ve değerinin erozyona uğramasını gösterdi. Bunda ülkemizin darbe dönemlerinde yaşadığı süreçlerin etkili olduğunu söyleyen Çetinsaya, özlük haklarının da önemli bir sorun olarak karşımıza çıktığını açıkladı. “Her yıl Milli Eğitim Bakanlığı 1000 kişiyi yurt dışına göndermek için ilan yayınlıyor. Buna sadece 400 kişi başvuruyor. İnsanlar yurt dışında doktora yaparak akademisyen olmak istemiyorlar.” sözleriyle akademisyenliğe olan talep azlığını ortaya koyan Çetinsaya, mesleğin tekrar cazip hale gelmesi ve başarılı fakülte mezunlarından akademik alanda faydalanmak için özlük haklarının iyileştirilmesi gerektiğinin altını çizdi.
Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya “Yükseköğretimde Stratejik Tercihler” başlıklı sunumunda, üniversitelerin toplum, kamu ve iş dünyası ile ilişkilerini geliştirmesine de dikkat çekti. Çağdaş üniversitelerin eğitim, araştırma ve topluma hizmet olarak üç önemli fonksiyonunun olduğunu ve tüm çalışmaların bunlar üzerinden yürütüldüğünü söyleyen Çetinsaya, ülkemizde ise bazı üniversiteler hariç, en geride olan fonksiyonun topluma hizmet fonksiyonu olduğuna vurgu yaptı. İş dünyasıyla ilişkiler anlamında mesafe kateldiğini söyleyen Gökhan Çetinsaya, topluma hizmet ve toplum sorunlarıyla hemhal olma yolunda ise henüz yeni yeni adımlar atıldığını belirtti. Çetinsaya, bu konuda öğretim üyelerine çok da fazla yüklenilmemesi gerektiğini, çünkü bırakın bir akademisyenin Kürt meselesini çalışmasını, 2. Abdülhamit’i bile çalışmanın tabu olduğu günlerden geçtiğimizi örnekler vererek ortaya koydu. Ama artık hiçbir mazeretin kalmadığını söyleyen Çetinsaya, üniversite camiasının cesurca toplumun sorunlarına eğilmesi gerekliliğine işaret etti.
Önümüzdeki dönemde büyümesi devam edecek olan üniversite alanının buna paralel olarak artan finansman ihtiyacını da değerlendiren Gökhan Çetinsaya, bu alanda cevaplanması gereken sorunun “Kamu nereye kadar yükseköğretimi destekleyecek?” sorusu olduğunu söyledi. Gelişmiş üniversitelerin kendi öz kaynaklarını üreterek kendi yollarında yürüme eğilimi içinde olduğunu belirten Çetinsaya, devletin sadece yeni kurulan üniversitelere finansman sağlaması düşüncesinin öne çıkmaya başladığını ifade etti. Bu konuda yeni finansman modelleri üretilmesi gerektiğine işaret eden Çetinsaya, sürekli büyüyen bir sistemin sadece kamu kaynaklarıyla sürdürülemeyeceği görüşünün hakim olduğunu, bu bakış açısına göre de vakıf ve özel üniversite kurma imkânlarının geliştirilmesine yönelik beklentilerin olduğunu söyledi.
Sunumunda son olarak “Uluslararasılaşma” konusunu işleyen Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya bu başlık hakkındaki görüşlerini şu sözlerle aktardı: “Uluslararasılaşmayı önümüzdeki yıllar için Türk yükseköğretim sistemi için önemli bir fırsat alanı olarak görüyoruz. Şu an dünyada 4 milyon öğrenci kendi ülkeleri dışında başka bir ülkede üniversite eğitimi için arayışa girmiş durumdadır. Ülkemizin öğrenci sayısı bu rakam içinde otuzbeş bindir. Eğer 21’inci yüzyılda bizim büyüyen ekonomi ve toplumsal güç unsurlarına dair bir iddiamız olacaksa mutlaka uluslararasılaşmamızı artırmamız gerekir.” Tek tip üniversite anlayışımızın sorgulanarak, yükseköğretim alanının zenginleştirilmesi, uluslararası alanda rekabet edebilir hâle gelmemiz ve kalitenin artması için bu dinamiği harekete geçirmemizin gerekliliğine işaret eden Profesör Çetinsaya, bunun da sadece Avrupa ve Amerika eksenli değil, çeşitlendirilmiş ve çok boyutlu bir uluslararasılaşma olmasının altını çizdi. Türk yükseköğretiminin mevcut çerçevesinin 80’lerin başındaki siyasal zihniyetle çizildiği için son derece merkeziyetçi ve vesayetçi olduğunu vurgulayan YÖK Başkanı Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya, sunumunda ortaya konulan stratejik hedeflere varabilmek için mutlaka yükseköğretim alanının yeniden yapılandırılması gerektiğine dikkat çekerek, “Üniversiteler için yeni bir yönetim modeli ile gelişmeye açık, çeşitliliği esas alan ve bölgeler arası dengesizlikleri gözeten bir yükseköğretim alanı geliştirilmelidir.” sözleriyle konuşmasını bitirdi.
Mezun ve mensuplarımızın yoğun katılımıyla 27’ncisini düzenlediğimiz Divan Sohbeti, katılımcılardan gelen soruların konuğumuz tarafından cevaplanmasının ardından son buldu.