Eğitim Fakültesi Buluşması Gerçekleşti
26 Mayıs Perşembe günü İbrahim Hakan Karataş (TKL ’98) moderatörlüğünde düzenlemiş olduğumuz Eğitim Fakültesi buluşmasında, öğrenci ve mezun arkadaşlarımız Boğaziçi Konak’ta bir araya geldiler.
Konukların ve katılımcıların samimi bir sohbet ortamında gerçekleştirdiği program, konuklarımızın kendi kariyer yolculuklarını anlatmalarıyla başladı.
Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun olduktan sonra pedagojik formasyon alarak çeşitli okullarda 12 yıl öğretmenlik yapan İbrahim Bey, daha sonra master ve doktorasını tamamlayarak Fatih Üniversitesi’nde Eğitim Bilimleri Bölümü’nde öğretim üyesi oldu.
Eğitimin bir iletişim işi olduğunu söyleyen İbrahim Bey, Hz. Mevlana’nın “Karşındakinin anladığı kadarsın” sözünü hatırlatarak, her zaman karşımızdakilerle bir iletişim yolu bulmamız gerektiğini belirtti. Hem öğrencilerle hem de yöneticilerle iyi ilişkiler kurmanın, birbirini doğru anlamaktan geçtiğini söyleyerek, iletişime verdiği önemi vurguladı.
Öğretmenliğin, bir kariyer hedefi olarak değerlendirildiğinde, müdür yardımcılığı, müdürlük, milli eğitim müfettişliği gibi imkanlar olduğunu söyleyen İbrahim Bey, diğer sektörlere oranla öğretmenliğin, kariyer yapmayı hedefleyenler için iyi bir kariyer geleceği vaadetmediğini, öğretmenliğin daha farklı bir motivasyonla devam ettirilebilecek bir meslek olduğunu hatırlattı.
Sohbetin bu noktasında, kendi tecrübelerinden tavsiyeler veren Süleyman Kahraman (PDR ’05), milli eğitimde öğretmenlik yaparken aynı zamanda eğitimle ilgili başka alanlarla da ilgilenilebileceğini vurguladı. Devlet okullarında çalışan öğretmenlerin okuldan 15.00 – 16.00 civarında çıktıklarını hatırlatarak, geriye kalan vakitlerini çeşitli uğraşlarla doldurabileceklerini anlattı. Türkiye’de, özellikle eğitim yayıncılığı ve kitap danışmanlığı konusunda ciddi bir eksik olduğundan bahseden Süleyman Bey, farklı yaş gruplarına yönelik eğitim kitapları çalışmalarına ve bu çalışmaları kontrol edecek alan uzmanlarına ihtiyaç olduğunu belirtti.
Yabancı kaynaklı meslekî kitapların ve makalelerin Türkçe’ye çevirisinin de önemli bir alan olduğunu belirterek, Boğaziçi mezunu olmanın İngilizce konusundaki avantajını kullanarak herkesin kendi alanıyla ilgili çeviriler yapabileceğini söyledi.
Bir Boğaziçili olarak öğretmenlik yapmanın avantaj ve dezavantajlarından bahseden Süleyman Bey, Boğaziçililerin meslek hayatlarına bir adım önde başladığını söyledi. Boğaziçi mezunu olmanın, öğrenci ve velilerde saygı ve güven yarattığını tecrübe eden konuğumuz, bu durumun öğrenciyi motive etmede de olumlu yönde kullanılabileceğini belirtti. Fakat duyulan bu güvenle beraber özellikle yöneticilerin yüksek performans beklentisinin de bir stres unsuru oluşturabileceğini sözlerine ekledi.
Öğretmenliğin yanında Üstün Zekalılar Enstitüsü Eğitim Koordinatörlüğünü yürüten Süleyman Bey, eğitim konusunda yapılması gereken çok şey olduğunu, üzerinde biraz düşünüldüğünde herkesin kendi ilgi alanına göre bir hizmet yürütebileceğini söyledi.
İbrahim Hakan Karataş, halk zenginleştikçe eğitime harcanan paranın da arttığını vurgulayarak Sürekli Eğitim Merkezleri’nin ve Halk Eğitim Merkezleri’nin önemine değindi. Bu merkezlerde sadece okumamış vatandaşlara eğitim verilmediğini, meslekî gelişim eğitimlerinin de verildiğini anlatarak, bu merkezlerin önemini anlamamız gerektiğini söyledi. Bunun yanısıra Türkiye’de eğitim sektöründe ar-ge eksikliğine değinerek, ülkemizdeki ar-ge çalışmalarının, yabancı kaynakların alınıp uygulanması şeklinde olduğunun; eğitimde ar-ge’ye, ar-ge’de eğitime ihtiyaç olduğunun altını çizdi.
Konuklarımızdan Özlem Takır (FLED ’08), eğitim fakültesi öğrencilerine, zorunlu stajlarının dışında da tecrübeler edinmelerinin çok fayda sağlayacağını anlattı. Okul yıllarında gördükleri teorik derslerin, mesleğe başladıktan sonra daha iyi anlaşıldığını belirten konuğumuz, öğretmenliğin ancak öğretmenlik yapmaya başlandıktan sonra öğrenildiğini vurguladı. Bebeği olduktan sonra çalışmaya 1 yıl ara veren Özlem Hanım, üniversite yıllarında yoğun tempoya alışan biri olarak evde oturup bebek bakmanın kişiyi tatmin etmediğini, muhakkak başka bir işle uğraşmak gerektiğini anlattı. öğretmenlik yapmadığı bu süre zarfında çeviri işiyle uğraşan Özlem Hanım, daha yoğun da olsa bunun kendisine iyi geldiğini, 1 yılın sonunda da öğretmenliğe geri döndüğünü anlattı.
Özlem Hanım, özel okullarda çalışmanın, daha az öğrenciye daha geniş imkanlarla eğitim verme olanağı sağladığını belirtti. Fakat, devlet kadrosundaki öğretmenlerin iş garantisi olduğunu, özel okullarda ise sözleşme yenileme dönemlerinin öğretmenler üzerinde stres oluşturduğunu belirterek, bazı yöneticilerin bu durumu baskı unsuru olarak kullandıklarına dikkat çekti.
Eğitim fakültesinden mezun olduğu halde başka bir sektörde çalışan konuğumuz Doğan Cebeci‘nin (PDR ’05) kariyer hayatı ise, bazı Eğitim Fakültesi öğrencilerinin zihnindeki “Öğretmen olmak zorunda mıyız?” sorusuna bir cevap gibiydi. Psikoloji eğitimi almak istediğini, fakat psikoloji’nin çok geniş bir alan olmasından dolayı PDR bölümünü seçtiğini anlatan Doğan Bey, öğrencilik yıllarında bir ekiple beraber çeşitli psikolojik analiz işeri yapmış. Yine öğrencilik yıllarında dış ticaret sektöründe önce çeviri, daha sonra sektörel işler yapan Doğan Bey, mezun olduktan sonra İnsan Kaynakları alanına kaymış. Şu anda THY İnsan Kaynakları İşe Alım Şefi olarak görev yapan konuğumuz, İnsan Kaynakarı’nda eğitimcilerin yer almasının öneminden bahsetti.
Üniversiteye hazırlık yıllarında öğrencilerin iyi yönlendirilmediğini, bu sebeple bir çok öğrencinin üniversite yıllarında ya da mezun olduktan sonra alan değiştirmek istemesinin normal olduğunu söyleyen Doğan Bey, artık firmaların da bu konuda esnek davrandığını belirtti. Kariyerlerini farklı alanlarda yürütmek isteyen öğrencilerin lisans eğitiminin haricinde, istedikleri alan doğrultusunda kendilerini geliştirmelerini tavsiye etti. Çeşitli eğitimler ve sertifika programlarıyla istedikleri alana yönelmenin önemini vurgulayan Doğan Bey, işe alımlarda mezuniyet bölümünden çok bu eğitimlere bakıldığını, kişinin istekli ve kendini geliştirmeye açık olmasının mezun olunan bölümden daha önemli olduğunu anlattı.
Eğitimde STK’ların önemine değinen İbrahim Hakan Karataş, İstanbul Gönüllü Eğitimciler Derneği’de yürüttükleri Eğitim Okumaları’ndan bahsederek, gelecek eğitim yılı içinde böyle bir Eğitim Okuma Grubu’nu Boğaziçi Yöneticiler Vakfı’nda da başlatılacağı müjdesini verdi.
Programımızın son kısmında konuklarımız, Eğitim Fakültesinde okuyan öğrencilerin sorularını cevapladılar.