Eyüp Sultan Buluşması’nda Mustafa Özel’le Birlikteydik
Bu eğitim öğretim yılının ilk Eyüp Sultan buluşmasında, vakfımızla beraber kardeş kuruluşumuz BİSAV ve İstanbul Şehir Üniversitesinin de kurucuları arasında bulunan değerli hocamız Mustafa Özel’le birlikteydik.
İnsanoğlu için yaşanması muhtemel bir geleceğin varlığı, onun için yaşanmış maziyi değerli ve anlamlı kılar. Bilinmeyene, yani yarına doğru atacağımız her adım geçmişten devşirdiğimiz tecrübe ve bilgimizin bize çizdiği sınırlar dahilinde olacaktır. Bu bağlamda, tarih ve onu inşa edenlerin hikâyeleri bizler için göz ardı edilemez bir zenginliği ifade etmekle beraber, bulunmaz bir imkan barındırır.
22 Ekim Cumartesi günü BYV’nin mihmandarlığında sabah namazı için Ebu Eyyûb-el Ensari hazretlerinin huzurunda bir araya geldiğimizde, tahmin ediyorum ki bu tarz bir akıl yürütmenin çok uzağındaydık. Fakat kalplerimiz o an orda olmamıza vesile olan o büyük zatın bin küsur yıl öteden getirdiği mesajın büyüsüne kapılmış mana âlemine doğru kanat çırpmaktaydı.
Namazla ruhumuzu arındırıp besledikten sonra bedenimizin ihtiyacını karşılamak için kahvaltı mekânımıza geçtik. Mustafa hocanın sabırsızlıkla beklediğimiz doyumsuz sohbeti, kendisine yöneltilen bir soruyla başladı; yer yer bizleri güldüren ve yer yer de derin düşüncelere sevk eden hikmetli sözlerle devam etti.
Bundan yaklaşık otuz yıl önce aynı ruh iklimini paylaşan üç-beş arkadaşın ektiği tohumlar bugün başağa durmuş ve aziz milletimizin geleceğe ümitle bakmasına vesile olan sonuçlar doğurmaya başlamıştır. Mustafa hocaya göre elde edilen başarının sırrı, nurun peşinden koşmak ve şımarmamaktır.
“Her yükselişin ardında bir hak ediş vardır. Bizler de elde etmeyi dilediğimiz hayırlı neticelere ancak hak ederek ulaşabiliriz”
diyen Mustafa Hoca sözlerine şöyle devam etti; İnsanlık tarihine geri dönüp baktığımızda, iktidarın ve refahın toplumlar arasında sürekli el değiştirdiğini görürüz. Yaklaşık bin yıl önce Çin ve çevresi dünya ekonomisine en katma değerli ürünleri sunarken, sonrasında Hindistan’ın dünya ekonomisinde önemli bir ağırlık kazandığını görürüz. 1500’lü yıllardan itibaren dünya ticareti ve ekonomisinin ağırlık merkezi Atlantik’e doğru kaymaya başlar. 20.yüzyılda Atlantik’in öbür yakasında yani Amerika’da temerküz eden güç ve zenginlik 20.yüzyılın ikinci yarısı itibariyle yeniden Amerika’nın doğusundan batısına, yani Çin’e ve Asya kaplanlarına doğru hareket eder. Mustafa Hocaya göre, Türkiye’de yaşayan bizler tarihi misyonunun farkına vardığında, yeniden şekillenmekte olan dünyanın merkezinde bir yer tutmamız kuvvetle muhtemeldir.
Tarihte her hanedan bir erdemle yükselmiştir. Günümüzde de her organizasyon ancak bir erdemle yükselebilecektir. Ne zaman ki başarıyı mümkün kılan erdem gösterişe dönüşür ve içi boşaltılır, o zaman o erdem üzerine inşa edilen organizasyon için çöküş kaçınılmaz bir son olur.
Mustafa hocanın dikkat çektiği önemli noktalardan biri de hiç şüphesiz “ulus devlet” olgusu ve bu kavramın Osmanlı halkları üzerindeki yıkıcı etkisiydi. Ulus devlet fikri, bölük pörçük onlarca küçük birimden oluşan ve sürekli birbirleriyle savaşan Avrupa halklarını aynı siyasi otoriteler altında toplamak için kurgulanmıştı. Planlandığı gibi bu amaca da hizmet etti. Örneğin Almanya 1871’de 39 ayrı küçük devletçiğin bir araya getirilmesiyle tek bir vücuda kavuşabilmiştir. Aynı şekilde İtalya devleti de birçok şehir devletinin bir araya gelmesiyle kurulmuştur. Ulus devletleşme süreci batıda aynı bayrak altında yeni ve güçlü devletleri doğururken, Osmanlının parçalanmasına ve gücünü kaybetmesine neden olmuştur. Sonuç olarak ulus devlet yapılarının batı dışında işe yarayan organizasyonlar olmadığını söyleyebiliriz. Ortadoğu halklarının yeniden huzura kavuşması ancak ulus devlet yapılarının yeniden asli hallerine dönüşmesiyle mümkündür; yani ırklara atıf yapmayan, suni sınırların ortadan kalktığı, farklı kavimlerin bir arada yaşadığı kadim devlet modellerine.
Sohbetin gidişatına göre farklı birçok konuya değinen Mustafa hoca, bütün dünyanın yeni bir arayış içinde olduğunu ifade etti ve ekledi; “Bugün itibariyle kapitalist sistem tam anlamıyla sorgulanmakta ve alternatifi aranmaktadır. Böyle bir zaman diliminde para ve refahla yeni tanışan dindar insanların Kapitalist sistemle kuracakları münasebet, onları kendilerine ve sorumlu oldukları diğer varlıklara karşı yabancılaştırmamalıdır.”
Eyüp Sultan’da eda edilen namazın verdiği huzura, Mustafa hocayla geçirilmiş bereketli bir zaman dilimi eklenince, programa katılan arkadaşların yüzündeki tebessüm bir sonraki programın sabırsızlıkla beklenildiğini göstermekteydi.