KUDÜS :KUTSAL DAVAMIZ

Filistinli Aktivist Musa Hicazi ve Rukiye Salhiyya Programımıza Konuk Oldular.

Ramazan’ın son günleri İsrail polisinin saldırınlarına hedef olan Mescid-i Aksa’da ve Gazze’de neler olup bittiğini konuşmak üzere Filistinli Aktivist Musa Hicazi’yi (Mousa Hijazi) davet ettik. Ancak program günü kendisine ulaşamayınca Rukiye Demir Salhiya’yı konuk aldık. Hamdolsun ilerleyen dakikalarda Musa Bey de programa katıldı ve sağlıklı olduğunu görünce derin bir nefes aldık.

               Rukiye Salhiyya aslen Diyarbakırlı olup üniversite eğitimi için gittiği Gazze’de evlenip, yerleşen ve doktora eğitimini sürdüren bir kardeşimiz. Kendisi bize şunları anlattı:

“Ramazan’ın 28inden beri Gazze’de sürekli bir bombalama var. Kudüs’te bulunan Şeyh Cerrah Mahallesindeki Filistinlileri zorla evlerinden çıkarıyorlar. Bu durumda gidecek yerleri olmayan insanların direnmekten başka çareleri yok. Müslümanlar Mescid-i Aksa ‘da ibadet halindeyken İsrail ordusu saldırmaya başladı, Mescid-i Aksa’yı işgal etmek istediler. O bölgede Hıristiyanların da ibadetlerini engellediler. Siyonistler İslam’ın onurunu ayaklar altına aldılar. Kadınlarımıza saldırdılar, onları dövdüler. Mescid-i Aksada kasten yangın çıkardılar, savaş alanına çevirdiler.Bu topraklar bize İslam’ın emaneti. Birçok dinin bir arada ibadet edebilecekleri bir yer. Siyonistler kendi fikirlerine , ideallerine göre davranıyorlar. Onlara devlet bile demek istemiyorum, bir grup terör örgütü. Birkaç devletin desteğiyle legalleşmişler. Önümüzdeki senelerde eminim bir gün haritadan silinecektir. Buna bütün kalbimle inanıyorum.”

“Filistinliler diğer devletlerden yardım istedi. Arap ülkeleri görmezden geldiler. Dünyadaki devletlerin geneli üç maymunu oynuyorlar. İsrail zulümlerini daha da artırdı. Gazzedeki direnişçiler ilk defa Hamas hükümetinin emri altında biraraya gelip bir karar aldılar. Siyonistlere mesaj gönderdiler: “Eğer insanların ibadet etmelerini engellerseniz, bu şekilde zulmetmeye devam ederseniz karşılığını biz kendimiz vereceğiz.” Artık yeter dediler ve bir süre tanıdılar. Ancak Siyonistler daha da fazlasını yapıp müslüman kadınların üzerine gaz bombaları, ses bombaları attılar, medyanın gözü önünde aklın alamayacağı zulümler yaptılar. Psikolojik bir mesaj verdiler: “Biz istediğimizi yaparız, kimseden de çekinmiyoruz” . Direnişçiler de ablukadan bu yana temin ettikleri füzelerle vurmaya başladılar, genelde boş yerleri vurdular. Bu biz savaş istemiyoruz demektir. Filistinli direnişçiler “sivillerden uzak durun” talimatı verdi. Siyonistler daha fazlasını yapıp karadan, denizden, havadan abluka altında olan Gazze’de en stratejik yerleri bombalamaya başladılar. Direnişçi komutanların toplandığı yerlere ciddi hasarlar verdiler. Uyarı yapmadan sivillere ait , tarihi öneme sahip apartmanları indirdiler. Rimal bölgesinde ticari faaliyetlerin bulunduğu marketleri, yolları yerle bir ettiler. Bir sonraki bombalamada yaralılara ambulanslar ulaşamayacak. Gazze’de artık güvenilir bir yer yok. Tel Aviv’de ise demir kubbe çok füzeyi tuttuğu halde çok önemli noktalar vuruldu. İlk defa düşmana bu kadar ciddi hasarlar verildi. Her atılan füzeyi  Enfal Suresi 17. Ayeti okuyarak “ sen atmadın, atan Allah’tı” diyerek, dualarla gönderiyoruz.  Hamdolsun direnişçiler Allah vergisi büyük bir sebat sergiliyorlar. Kalplerde sekine var. Ben bun noktada önemli bir mesaj vermek istiyorum: Bir avuç insan ümmetin şerefini korumaya çalışıyor. Devlete baskı yapmamız lazım. Biz burada 15 Temmuzda sabahlara kadar uyumadık, günlerce nöbet tuttuk. Siz de uyumayın. Her türlü desteğe ihtiyacı var buranın. Yapacağınız ne varsa artık yapın.”

Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya da programda çok önemli noktalara değindi;

“ Bir asra yakın süren işgale, zulme rağmen Filistinli kardeşlerimiz boyun eğmediler. Bu direnişleriyle ümmete öncülük, öğretmenlik yapıyorlar, izzetli yaşamanın nasıl mümkün olacağını gösteriyorlar. Rabbimin yardımıyla Siyonistler Filistin halkına boyun eğdiremeyecek, yaptıklarını meşrulaştıramayacak. Rabbim ayaklarını sabit kılsın, bizlere de destek vermeyi nasip etsin. Suriyede, Mısırda, tüm mazlum coğrafyalarda kardeşlerimizin mücadelelerine acıyarak değil, iftiharla örnek alınması gereken mücadeleler olarak bakmalıyız.”

Musa Hicazi, Selahaddin Eyyubi’yle birlikte Kudüs’ü haçlılardan kurtarmak için ataları Hicaz’dan gelen Filistinli bir aktivist. İTÜ İnşaat Mühendisliği’ni bitirdikten sonra ülkesine dönerek inşaat, altyapı, restorasyon alanlarında faaliyet göstermektedir. Musa Hicazi konuşmasında pek çok önemli hususu dile getirdi ve bizleri oldukça duygulandırdı: “ 1917 de Osmanlı abilerimiz Kudüsten çıktı. Biz sizin Selahaddin Eyyubi zamanından kalan kardeşleriniziz. Maalesef bazı kişilerden şöyle yorumlar duyuyoruz: “Siz topraklarınızı sattınız. Siz kendi toprağınızı kendiniz kurtarın, Filistin’den bize ne!” Bu algıyı size sattılar. Bize de “onlar Türk, onlar Arap değil, sizden değil” dediler. Hamdolsun birbirimizi anlamaya başladık. Her ülkede hainler var. Hem biz de , hem de sizde. Araplarda Haşimiler ve Suudlar İngilizlerle işbirliği yaptılar. Maalesef yönetimde hala bu insanlar var. İyi bir lider geldiğinde hemen onu öldürüyorlar: Mısırda M. Mursi, Haşimilerde Kral Talal gibi. Filistin kutsallığını Mescid-i Aksa’dan , İsra ve Miraç hadiselerinden alıyor. Bütün peygamberlerin buluştuğu, namaz kıldığı yer burası. Binlerce Sahabi var Filistinde. Hem fethinde hem Haçlılardan kurtulmasında kanını,canını verdiler. Sultan Abdulhamid Filistinden toprak vermeyince Siyonistler oyun kurdular, her iki taraftan hainler bulup ülkemizi yok ettiler. Bu tuzaktan dolayı zayıf, zilletli hale geldik. Bu hali değiştirme zamanı geldi. Bir gün dışarıya çıkan abimizin dönüşünü bekliyoruz.”

Musa Hicazi konuşmasına şu sözlerle devam etti: “ Mescid-i Aksa boynumuzda bir emanettir. Elimizden geleni 1917den beri , 100 senedir yapıyoruz. Biz direndik, durmadık. Binlerce  Filistinli şehit oldu. Kendim, çocuklarım, kardeşlerim, komşularımız hapse girdiler. Burada yaşamak  her an tutuklanabiliriz, her an evinizi basabilirler demektir. İşgalden bu yana genç, hanım, yaşlı günde ortalama 18 kişi tutuklanıyor. Biz onlardan korkmuyoruz. Allah’tan korkarsan, O sana doğru yolu gösterir. Biz Mescid-i Aksayı savunurken sanki melekler savaşıyordu.  Gençler “Mehmetçik Aksa’ya”  sloganını duyunca çok daha gayrteli bir şekilde direnişe geçtiler. Normalde 5 dakikada bitecek olan bir mücadele 1,5 saat sürdü. Biz canımızı vermeye hazırız. Türkiye gereken maddi yardımı yapıyor. Okullarımıza, hastanelerimize, inşaatlara, restorasyona, tüccarlara. Bizim büyük amacımız Mescid-i Aksa’nın özgür olması. Maalesef siyonist rejim diktatör ve kendini herkesten üstte görüyor. Birleşmiş Milletler kararları Irak ve Suriyede müslümanlara karşı uygulandı. Ama İsrail hariç. Hiçbir karara uymadılar. İsrail barış gücünü kabul etmez. Bize diyorlar: “ Siz devlete saygı göstermelisiniz, size yüksek maaş, sigorta yatıyor, diğer Arap ülkelerinden daha iyi durumunuz”. Mescid-i Aksa işgalde iken ne para, ne sigorta, ne ev istiyoruz. Hepsini alın, gidin. Bu topraklar Selahaddin Eyyubiden kalan arsalar. Bizim evlerimiz, topraklarımız bütün müslümanların. Ya Mehmetçikleri yollarsınız, ya Mehmetçikler gelene kadar bekleyelim”.

Programın sonunda Süleyman Gündüz Hocamız da bizlerle duygu ve düşüncelerini paylaştı:

Ne muhteşem bir direniş sergiliyorlar.Kudüs farklılıklarımızla birlikte yaşayabileceğimize  dair umudun adıdır. Yahudiler bu umudu kaldırmak için Müslümanlara büyük bir baskı uyguluyorlar. Vicdan sahibi bütün müslümanların sinir uçlarına dokunmaktalar. Mescid-i Aksa’ya bu yaptıkları operasyonlar yeni değil. Son dönemde daha da şiddeti yükselttiler. Hıristiyan cemaatler Müslümanlara destek mahiyetinde bir bildiri yayınladı. Bu farklılıklarla birlikte huzur içinde yaşama bir tek Müslümanların idaresinde iken gerçekleşti. Ne zaman Yahudilerin eline geçtiyse Hıristiyan katliamı yaptılar. Bizanslılar geri alınca Müslümanları katletttiler. Hz. Ömer’in Kudüs anlaşması tüm inanç sahiplerinin özgürce yaşamalarının teminatı olmuştur. Müslümanlar yeryüzünde hakkı, adaleti, eşitliği, özgürlüğü savunmaktadırlar. Tıpkı Kerbeladaki Hz. Hüseyin gibi. Bütün insanlık adına hak ve adalet savunuluyor. Siyonist aklın egemenliğine karşı bir direniş gösterenler sadece Filistinliler olmuştur yeryüzünde İsrail radikalizmine karşı. Onların pak alınlarından öpüyorum. Onlar birer kahraman. İki devletli yapı doğru değil. İsrailin meşruiyetini kabul etmektir. Dün beraber yaşadılar bugün de beraber yaşayabilirler. Vicdan sahibi herkes bunu kabul eder. Tıpkı Rachel Corie, Edward Said gibi. Barış mı, savaş mı?  Bunun terazisi Kudüstür. ”

Platformunuzu seçin ve paylaşın.