Yeni Programımız “Orada N’oluyor?”da Gazeteci Fatih Er’i Konuk Ettik
Güncel dünya meseleleri hakkında birinci elden tanıklıklara başvurarak, eleştirel düşünceye katkı sunmak amacıyla başlattığımız Orada N’oluyor? isimli programımızın ilkini 12 Mart Salı günü gerçekleştirdik.
A Haber editör ve sunucusu Fatih Er’i konuk ettiğimiz programda, vakfımızın Öğrenci ve Mezunlarla İlişkiler Komisyonu Başkanı Yusuf Özhan’ın moderatörlüğünde “Myanmar’dan Gazze’ye” başlıklı bir söyleşi gerçekleştirdik.
Haziran 2012’de Arakan’da başlayan şiddet olayları sırasında Myanmar’a ayak basan ilk Türk gazeteci ve dünya basını arasında da bu bölgeye ilk gidenlerden biri olan Fatih Er, bölgede yaşadıklarını harita ve video görüntüleri eşliğinde anlattı. Ayrıca 2007 yılından bu yana İsrail’in Gazze’ye düzenlediği tüm saldırılarda bölgede bulunan Er, oradaki izlenimlerini de bizimle paylaştı.
Konuşmasına Arakan’la başlayan Fatih Er, bize hem bölgeyi harita üzerinden tanıttı, hem de yaşanan çatışmaların temel dinamiklerini tarihsel süreci içinde ortaya koydu. Fatih Er’in verdiği bilgilere göre, Myanmar’ın yedi eyaletinden bir olan Arakan, Myanmar hükümetine göre % 90’ı Budist, % 10’u da Hristiyan ve Müslümanlardan oluşan bir yerleşim… Buradaki Müslüman sayısını 600.000 olarak ifade eden hükümete karşın, Müslümanlar nüfuslarının 1,2 milyon olduğunu söylemektedirler. Bu bölgedeki sorunun tarihi 1948’e kadar uzanmaktadır. 1948’de Pakistan’dan özgürlüğünü alan Bangladeşli Müslümanlar, Çin’in baskısı sebebiyle kendi topraklarını Myanmar hükümetine bırakmak zorunda kalmışlar ve yıllarca göçmen olarak kimlik verilmeden yaşamışlardır. 1989’da çıkan iç savaşta ise ciddi bir direniş göstererek devlet kurma aşamasına gelseler de yine Çin’in baskılarıyla masaya oturup silah bırakmayı kabul etmek zorunda kalmışlardır. O günden bu yana da Myanmar hükümetinin kitlesel katliamlarına maruz kalmaktadırlar. Bu katliamın sebebi yalnızca nüfusun Müslüman olması değildir. Bölgenin demografik yapısıyla da oynanmak istenmekte, bazı komplo teorisyenleri tarafından burada petrol rezevlerinin olduğunu iddia edilmektedir. Ayrıca, Myanmar’ın karşısında yer alan küçük adacıklarda daha önceleri bölge İngilizler’in kontrolündeyken var olan askeri üs yerine şimdilerde ABD burada bir üs kurmak istemektedir.
Gazeteciler için Arakan’ın çok yeni bir bölge olduğunu ifade eden Fatih Er, yabancısı oldukları eyalete yardım kuruluşları refakatiyle, Bangladeş üzerinden ulaştıklarını söyledi. Er ve beraberindekilerin, kendilerini burada karşılayan Bangladeş yetkililerine ilk sordukları soru şu olmuş:“Neden Bangladeş buradaki Müslümanlar’a yardım etmiyor? Sayıları 400.000’i bulan ve korkunç şartlarda yaşayan mültecilerin dramına karşılık, yetkilinin verdiği cevaplar son derece siyasi ve basit olmuş. Yetkili mültecilerin bir kısmına dahi girmeleri için izin verirlerse, kalan hepsinin Bangladeş topraklarına girmeye çalışacağını söylemiş. Fatih Er, bu basit sebebin yanısıra Bagladeşliler’in Arakanlı Müslümanlar’ın radikal olduklarına inandıklarını ve bunların Bangledeş’e girmesi durumunda kendi halklarının yaşam tarzının etkileneceğini düşündüklerini, bu sebeple Arakanlılar’a büyük bir baskı uygulamakta olduklarını da aktardı.
Arakan hakkındaki bu bilgilendirmenin ardından Gazeteci Fatih Er, orada yaşadıklarını haber videoları eşliğinde anlattı. Bölgeye giderken gazetecilik refleksiyle sadece işini yapacağını düşünen Er, oraya ulaştığında gördüğü manzara karşısında mesleğini bir tarafa bırakarak “Ben bu insanlar için ne yapabilirim? Allahım bana yardım et. Bana yardım et çünkü bu insanların sesini duyurmam lazım.” der. Bölgedeyken müthiş bir İlahi yardım aldığıma inanan Er son derece zorlu şartlarda mücadele ederek haberlerini geçmeyi başarmış.
Fatih Er Arakan’da yaşadıklarını anlattıktan sonra, eşi ve kızıyla üç yıl yaşadığı Kudüs ve 2007’den bu yana İsraill’in düzenlediği tüm saldırıları yerinde gözlemlediği Gazze üzerinden izlenimlerini anlatmaya devam etti. Filistin sorununu iyi anlayabilmek için, mutlaka o bölgede belli bir süre yaşamanın şart olduğunu söyleyen Er, sadece haber izleyip, kitaplardan bilgi edinmenin yetersiz olacağını “İnsan o bölgede bir süre yaşadığı zaman Filistinliler’in maruz kaldıkları hayat tarzını direkt olarak içinde hissedebiliyor.” sözleriyle vurguladı.
Dünyanın pek çok yerindeki çatışma bölgelerinden haber yapan tecrübeli gazeteci, diğer çatışmalı yerlerden farklı bir özellik olarak olarak Gazze’ye girişin çok kolay olduğunu, ancak çıkmanın oldukça zor olduğunu bizzat kendisi ve eşinin yaşadıklarını anlatarak ortaya koydu. Daha sonra İsrail-Filistin sorununun temel noktalarına da değinen Fatih Er, iki toplum arasındaki sorunun beş başlıkta toplandığını söyledi. “Bu başlıkların ilki ve en önemlisi İsrail’in güvenlik sorunudur.” diyen Er İsrail kendi güvenliğini sağlanmadığı müddetçe bölgedeki sorunun ortadan kalkmayacağını ifade etti. Sorunun diğer noktalarının ise Kudüs’ün paylaşımını içeren sınırlar sorunu, doğal kaynakların paylaşımı, mülteciler ve yerleşimciler olduğunu söyleyen Er, bilhassa Yahudi yerleşimcilerin barışın önündeki en büyük engel olduğuna işaret etti. İstedikleri gibi hareket eden, hiç bir sorumluluk almadan insan öldürebilen ve Filistin şehirlerinin etrafını saracak şekilde düzenlerini kurarak İsrail’in bir numaralı akıncıları olduklarını öğrendiğimiz yerleşimcilerin, Filistinliler’in İsrail’e savaş açması durumunda öncelikle bunlarla muhatap edilmek istendiğini de yine gazeteci konuğumuzdan öğrendik.
Gazze’ye yapılan son İsrail saldırısında Gazze’de bulunan Fatih Er, şehir bombalar altındayken orada bulunmanın çok kötü olduğunu söyledi. Orada vurulma ihtimali olmayan Şifa Hastanesi yakınında bir süre bulunan Er, hastaneye gelen ambulansın kapısını açtığında kendi oğlunu karşısında bulan doktorun acısına şahit olmasını ve daha birçok acı olayı anlattı. Bölgedeki siyasi ve sosyal durumu, çok verimli tarım alanlarına sahip oldukları ve dünyanın en iyi çilek ve domatesini yetiştirdikleri halde İsrail’in tahakkümü altındaki çiftçilerin mallarını satma mücadelesini, tüm ihtiyaçların sağlandığı tünelleri de anlatan Fatih Er, bizleri Gazze hakkında bilgilendirdi.
Biz de gerek Arakan gerekse Gazze’de yaşanan sorunları yerinde yaşayarak edindiği izlenimlerle, samimi bir dille anlatan konuğumuza çok teşekkür ediyoruz.