Divan Sohbeti’nde Özgür Tanrıkulu’nu Dinledik
1 Aralık Pazar günü İTO Cemile Sultan Korusu’nda düzenlenen Divan Sohbeti’ne McKinsey&Company Türkiye Başkanı Özgür Tanrıkulu misafir oldu. 30’uncusu düzenlenen sohbette “Türkiye ve Ortadoğu’da Değişen İş Ortamı” konu edildi.
Mensuplarımızdan Ali Üstün’ün (EE’ 03) takdim etmesinin ardından konuşmasına kısaca kendinden bahsederek başlayan Özgür Tanrıkulu, Boğaziçi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği bölümünden mezun olduktan sonra bir staj vesilesiyle yurt dışına gider ve ardından aldığı iş teklifiyle uzun yıllar çeşitli coğrafyalarda ülkesinden uzakta görev yapar. 2000 yılından bu yana McKinsey&Company’de çalışmakta olan Tanrıkulu, 2 yıl önce Türkiye’ye dönerek şirketin Türkiye Başkanlığı’nı üstlenir. Yurt dışından dönüşü, kişinin bireysel olarak değişmesi, arkadaş ortamının ve ailesinin değişmesi bakımında zor olarak nitelendiren Özgür Bey, diğer taraftan da ülkesindeki meselelere tarafsız bir gözle bakabilme şansını getirmesi açısından avantaj olarak görüyor. McKinsey olarak iki yıldır ülkemizdeki pek çok büyük şirket, banka ve kamu kurumuyla çalışan Tanrıkulu, hızlı bir şekilde Türkiye’yi öğrenme, yönetim modelimizi, idarecilerimizi tanıma ve bunları farklı coğrafyalarda gördüğü modellerle kıyaslama fırsatı bulmuştur. Bu anlamda Özgür Bey’den objektif bir perspektifle Türkiye analizi dinleme imkânı bulduk.
Özgür Tanrıkulu ülkemizin pek çok alanda olumlu manada değişim yaşadığını, ancak bazı alanlarda da hiç değişmediğini fark etmiş. Bunu “İnanılmaz yerlere gelmişiz ama ne bunun ne de bundan sonraki yolculuğumuzun nereye varacağının farkındayız. Bu anlamda kafamızda net bir resim olduğundan açıkçası emin değilim.” sözleriyle ifade ediyor.
Türkiye’de üretilen ya da yurt dışında üretilip Türkiye’ye uyarlanan ürünleri Türk halkına en güzel şekilde satar hale geldiğimizi, bunu başardığımız için gurur duymamız gerektiğini belirten Tanrıkulu, ancak önümüzdeki on yıl Türkler tarafından pazarlanan ve Türkler’e satılan Türk sektörünün yeterli olmayacağının altını çizdi. Bizi hızlı ilerletecek farklı bir iş modeline geçmemiz gerektiğine vurgu yapan Özgür Tanrıkulu, bunun için yapılması gerekenleri üç maddede özetledi.
Birinci madde olarak “Birisinin Türk yöneticilerine kriz bitti demesi gerekiyor. Burada bahsettiğim kriz yakında yaşanan krizler değil. Türkiye’nin 200 yıllık kriz geçmişinden bahsediyorum.” diyen Özgür Bey Türk yöneticilerini genel olarak ülkemizin geçmiş 200 yıllık ekonomik, sosyal, politik hayatının şekillendirdiğini, bunun neticesi olarak da her iki yılda bir doların fırlayıp 2-3 katına çıkacağı, faizlerin yükseleceği, inanılmaz bir politik krizin yaşanıp her şeyi allak bullak edeceği bir ortam düşüncesiyle hareket edildiğini ifade etti. Bu düşüncelerle Türk şirketleri ve yöneticilerinin kısa vadeli planlar yapmaya alışık olduğunu belirten Tanrıkulu, ülkemizde önümüzdeki ayı, belki önümüzdeki çeyreği ve yılı düşünen yönetici modelleriyle karşı karşıya olduğumuzu söyledi. Ancak global markaların bu kadar kısa bir öngörü ile oluşmadığına dikkat çeken Tanrıkulu, “Eğer biz global yapıları, markaları oluşturmak istiyorsak, on yıllık planlar yapmamız gerekiyor.” dedi.
İkinci olarak da yönetici modelimizdeki değişiklik ihtiyacına değinen Özgür Tanrıkulu, en yukarıdaki patronun yönettiği ve altındakilerin bu patronun ağzından çıkan her şeyi yaptıkları sistemlerin artık ortadan kalktığının bilinmesi gerekliliğine işaret etti. Türkiye’de işleyen, şirketlerin organizasyon şemalarında görebileceğimiz bir genel müdürün altında bulunan 20 kişinin bu patronu raporladığı sisteme karşın, uluslararası şirketlerde, genel müdürü sadece 7-8 kişinin raporladığı ve bu müdürün altındakileri yönetmekten çok onları nasıl yetiştireceğinin kaygısında olduğu bir mekanizmanın yerleştiğini Özgür Bey’den öğrendik. Global şirketlerde oturmuş olan bu mekanizma sayesinde de sürekli yeni yöneticiler yetişmekte ve sistemin devamlılığı sağlanarak uzun vadeli, kurumsal işletmeler oluşturulmaktadır.
Özgür Tanrıkulu’na göre üçüncü olarak düşünülmesi gereken ise yöneticilerimizin kişisel olarak dünya ile ne kadar entegre olabildikleri sorusunun cevabıdır. “ Yöneticilerimizin kaçı dünya ekonomilerine yön veren yayınları okuyorlar?” sorusunu soran Özgür Bey ayrıca, Türk şirketlerinin uluslararası yönetici almayı pek sevmediklerini, hatta yurt dışına açıldıklarında bile Türk yöneticilerle devam etmeyi tercih ettiklerini, bununsa ülkemizden global yönetici çıkmaması sonucunu doğurduğunu ifade etti.
Sunumunu “Bizim önümüzdeki 10 yıl için hedeflediğimiz başarı, Türkler tarafından pazarlanan, Türklere satılan Türk sektörü olmamalı. Gerçek anlamda kendi değer kattığımız, geliştirdiğimiz ürünleri, hizmetleri ve insanları dünyaya açarak atacağımız adımları hedef edinmeliyiz. Gelecekte değeriyle, markasıyla uluslararası şirketler oluşturabilen Türkiye bazlı on tane global şirket çıkarabilecek miyiz? Bunun çabasında olmalıyız.” sözleriyle bitiren McKinsey&Company Türkiye Başkanı Özgür Tanrıkulu, programın devamında katılımcılardan gelen iş dünyası ve güncele yönelik soruları da yanıtladı.