Bosna’yı Ziyaret Ettik…
Her bir köşesinde Osmanlı’dan izler taşıyan, doğal güzellikleri, caddeleri, sokakları, camileriyle İstanbul’u anımsatan bu güzel memleket, hem güzellikleriyle hem de savaşın halen silinmeyen izleriyle kalbimize dokundu. 22 kişilik grubumuz ile Balkanlardaki kardeşlerimizin diyarı Bosna Hersek`teydik…
4 günlük gezimizin ilk durağı Saraybosna idi. İlk olarak yaşanan hazin savaşın şehitleri ve Bosna’nın efsanevi lideri Aliya İzzet Begoviç’in anıt mezarının bulunduğu şehitliği ziyaret ettik.
Kısa bir yürüyüşün ardından Baş Çarşı bizi tarihi ahşap şadırvanıyla karşıladı. Tarihi Baş Çarşı Osmanlı şehir anlayışının, mimarisinin görülebileceği Avrupa`daki yegane yerlerden birisi… Burada sokaklar, hanlar, bedestenler ve camiler çok ahenkli bir uyum içerisinde yer alıyor.
Baş Çarşı çok değerli birçok mekâna da ev sahipliği yapıyor. Örneğin Osmanlı döneminden beri eğitimine ara vermeden devam eden Kurşunlu Medresesi ve Kanuni Sultan Süleyman’ın halasının oğlu Gazi Hüsrev Bey’in Camisi. Medresede Türkiye`den giden öğrencilerde eğitim görüyor. Çarşının farklı yerlerinde güzellik ve zarafetleriyle dikkat çeken başka çeşmeler de gözümüze çarpıyor. Bu güzel çarşıyı gezdikten sonra meşhur Boşnak kebabının ve ardından Boşnak kahvesinin tadına bakıyoruz.
İkinci gün Vezirler şehri olarak bilinen Travnik’e doğru hareket ediyoruz. Travnik’ten 40’a yakın vezir çıkmış Osmanlı zamanında. Öncelikle savaş sırasında birçok insanın şehit edildiği Ahmiç Köyünü ziyaret ediyoruz. Bu köyde yaşayan Boşnakların çoğu camiye doldurarak yakılıp öldürülmüşler. Cami tekrardan yapılmış ve önüne şehit edilen insanların listesi konulmuş. Ahmiç köyünden Travnike geçiyoruz. Burası sular ve minareler şehri olarak da biliniyor. Travnik çok küçük olmasına rağmen birçok camiye ev sahipliği yapıyor. Travnik’te ilk durağımız şehrin girişindeki Elçi İbrahim Paşa Medresesi oluyor.
Medrese bugün de eğitimine devam ediyor. Medreseden sonra doğruca karşı tepedeki Osmanlı Türk kalesine gidip şehrin manzarasını seyrediyoruz.
Kaleden şehre bakarken minarelerin yükseldiği tabloyu seyretmek bir harika… Kaleden sonra savaşın izlerini taşıyan binaları seyrederek Alaca Camisine geliyoruz. Travnik Alaca Camisi 1757 yılında Bosna Veziri Kamil Ahmet Paşa tarafından yaptırılmış. Caminin dış yüzey süslemeleri çok güzel ve ilk günkü güzelliğini koruyarak bu günümüze ulaşmış.
Enfes künde-kari kapısıyla daha girişte hepimizi buraya bağlayan camide ikindi namazımızı kılıyoruz. Lütfina Kahve’de kahve ve baklava ziyafeti yaptıktan sonra Saray Bosna şehrine gitmek için yola çıkıyoruz. Akşam otelde Harun Hodzic adında savaş gazisi Boşnak bir komutanı misafir ediyoruz. Bizimle anılarını paylaşıyor ve yaşadıkları savaşın bizim Çanakkale savaşımızla ne kadar benzer olduğundan bahsediyor. Türkleri çok sevdiklerini ve bize ne kadar ihtiyaç duyduklarını söylüyor. Hem turizm amaçlı, hem de daha önemlisi iş kurmak, yatırım yapmak için Türkleri buraya beklediklerinden bahsediyor.
Üçüncü gün, Mostar’a gidiş için yola çıkıyoruz. İlk molamızı Konjiç (Konyitz) kasabasında Osmanlı’dan günümüze kadar gelmiş ve restorasyonu Türkiye tarafından yaptırılan meşhur Konjiç (konyitz) köprüsünü görüyoruz.
Neretva nehri boyunca devam eden yolculuğumuza bir kahve molası için ara veriyor ve nehrin güzel manzarasını seyrediyoruz. Yolculuğumuzun devamında Jablanıca (Yablanıtza) yolu üzerinde 2.dünya savaşında Partizan askerleri tarafından sabote edilen Nazi Treni’nin ve yıkılan köprünün panoramik görüntüsünün ardından aslına uygun restore edilmiş Türk izlerini taşıyan Tarihi Türk köyü Poçiteli’yi ziyaret ediyoruz.
Rehberimizden Poçiteli’nin başlangıç demek olduğunu öğreniyoruz. Kanuni zamanında Osmanlı’nın en batıdaki kalesi Poçiteli imiş, ismini buradan alıyor. Otobüsten iner inmez ellerindeki kağıttan külahlarda kuru meyve satan köylü ablalar karşılıyor bizi. Derken taş yoldan köyün üstlerine doğru ilerliyoruz. Savaştan fazlasıyla nasibini alan bu köy 2007 yılında UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası listesine alınmış ve köyün tamamı restore edilmiş. Cuma namazı vakti olduğundan camide namazımızı kılıyor ve köyün tepesindeki kaleye tırmanıyoruz. Kaleden tüm köyü ve Neretva nehrini görmek mümkün. Köydeki tüm yapılar taştan yapılmış. Kale, yollar, cami, evler ve hatta çatılar…
Bu güzel köyün ardından gözlere güzellik veren ruhları dinlendiren 550 yıldır yaşayan Alperenler Tekkesini Ziyaret ediyoruz. Tekke ana yoldan biraz içerde çok yüksek ve muhteşem bir kayanın altından çıkan suyun kenarına kurulmuş. 15 yy. başlarında kurulan tekke tarihinde kadiri, Rufaî, Halvetî ve Nakşibendî tarikatlarına ev sahipliği yapmış.
Alperenler Tekkesi tipik Safranbolu evleri özelliğinde yapılmış sade bir konak. Bujna nehrinin doğduğu dağa sırtını yaslayan tekkenin manzarası büyüleyici. Tekkeyi ziyaret ettikten sonra nehrin üzerine kurulu restoranlarda alabalık ziyafeti yapıyor ve Mostar’a doğru yola koyuluyoruz. Eski şehrin kaybolmayan ve yıpranmayan eserlerinden tarihi Köşki Mehmet Bey Camisinden tarihi Mostar Köprüsü’nü seyrettikten sonra köprüyü ziyaret ediyoruz.
İnce ve hoş bir mimarisi var Mostar köprüsünün. Etrafında inşa edilmiş çarsı Osmanlı’nın zevkini gözler önüne seriyor. Kanuni’nin son seferi olan Zigetvar seferine çıkarken Osmanlı ordusunu buradan geçirmesi için inşa edilmiş bu köprü. 1993 yılında savaş esnasında Hırvatlar tarafından yıkılan köprü bir Türk firması bir tarafından restore edilmiş. Küçük Mostar köprüsünü ziyaret ve çarşıda gezintinin ardından Saraybosna’da ki otelimizde hareket ediyoruz.
Dördüncü gün, Saraybosna yakınlarında doğal güzellikler içindeki milli parkta bir sabah yürüyüşü yapıp, faytonla dolaştıktan sonra Osmanlı kalesi “Beyaz Tabya’ya gidiyor ve Saraybosna’yı panoramik olarak seyrediyoruz. Ardından Savaş zamanı iki buçuk yıl şehrin bütün ihtiyaçlarının karşılandığı, şehre giriş çıkışların yapıldığı ve bu nedenle Boşnakların “Hayat Tüneli”, “Hürriyet Tüneli” dedikleri tüneli ve müzesini ziyaret ediyoruz.
Savaş sırasında Boşnaklara gönderilen yardımların havaalanından kente ulaştırılamaması nedeniyle, İzzetbegoviç başkanlığındaki bir heyet, bir tünel kazılması yönünde karar alıyor ve Saraybosna Havaalanı ile Bütmir bölgesi arasında kalan 800 metrelik alana tünel kazma çalışması başlatıyor. Gizlice 1993 yılının Temmuz ayında başlatılan çalışma 4 ay, 4 gün sürmüş. Askerler ve halkın işbirliğiyle kazılan bu tünel, bir metre genişliğinde, 1,6 metre yüksekliğinde ve 800 metre uzunluğunda. Tünele havaalanından gelen yardım malzemesinin nakli için raylar ve vagonlar da yerleştiriliyor. Bu tünelin Saraybosna`nın kaderinde çok büyük önemi var. Müzenin ardından Saraybosna parkında bir gezinti yapıyor ve Baş Çarşıya dönüyoruz.
Baş Çarşı’da alışverişin ardından, 1457’de İsa Bey tarafından Fatih Sultan Mehmet Han’a armağan olarak yapılmış olan Hünkâr Cami’ni ziyaret ediyoruz.
Son olarak Bosna Savaşında günlerce yanan, milyonlarca el yazması eserin yok edildiği kütüphaneyi ziyaret ediyor ve gezimizi bitiriyoruz.