İslâm İktisâdı ve Finansı Sohbet’inde A. Ercan Elbinsoy’u Misafir Ettik
1 Mart Salı akşamı“İslâm’da Faiz” konulu sohbetimizde Abdurrahman Ercan Elbinsoy, Boğaziçi Konak’ta misafirimiz oldu.
Konuşmasına konu başlığımızın önemine değinerek giriş yapan Elbinsoy, herkesin bu tür önemli konularda fıkhî bilginin ötesine geçerek gerçek değişiklikler yapması gerektiğini belirtti ve “Taşın altına elini koymayan, topluma bir şey veremez ve toplumumuz sizden çok şey bekliyor” ifadelerini kullandı.
Riba/faiz olgusunun tüm semavi dinlerde haram olduğunu, fakat diğerlerinde zamanla bunun ehemmiyetinin azalarak önemsenmemeye başlandığını söyleyen Elbinsoy, faizin çok eski bir olgu olduğunu ve “…Bu hal onların «Alım-satım tıpkı faiz gibidir» demeleri yüzündendir. Halbuki Allah, alım-satımı helâl, faizi haram kılmıştır…”[1] ayetinin de çok eskilerden süregelen faizin alışveriş gibi olmasına bir karşıt-benzetme olduğunu belirtti.
“Şiddetli ifadeler var fakat faizin tanımı Kur’an’da belirtilmemiş.”
Faiz hususunda çok şiddetli ifadeler olsa da Kur’an’da belirtilmemesinin sebebinin ayet nazil olduğu zaman hâlihazırda herkesin bildiği uygulamalar olduğunu ifade eden Elbinsoy, ticaretin gelişmesiyle karmaşık hale gelen finansal sistemler için müctehidlerin zaman içerisinde ortak tanımlara ulaştığını belirtti. Rib’en-nesîe (vade içerisinde faiz) ve rib’en-fadl (fazlalık faizi) olmak üzere iki tür faizden bahseden Elbinsoy, rib’en-nesîe’nin borcun belirli bir vadede daha yüksek bir miktarla geri ödenmesi ile vadesinde ödenemeyen borcun daha da yüksek bir miktarla ödenmesi olduğunu ve rib’en-fadl’ın o zamanda gündemde olmadığını, halkın bu faiz çeşidi konusunda Hz. Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz’den bilgi aldığını, müctehidlerin ise bu hususta “Altın altınla, gümüş gümüşle, buğday buğdayla, arpa arpayla, hurma hurmayla ve tuz tuzla misli misline, birbirine eşit ve peşin olarak takas edilirler. Ama bunların cinsleri ayrı olursa peşin olmak şartıyla, istediğiniz gibi satış yapınız” Hadîs-i Şerîfi’ni delil olarak göz önüne aldıklarını belirtti.
Mezhepler ve Kıstas Farklılıkları
Bahsi geçen hadis ile faizin detaylandırılabildiğini anlatan Elbinsoy, konuşmasına mezhepsel farklılıklara işaret etti. Hanefî ve Hanbelî mezheplerinde faizin illeti (gerek ve yeter koşulu) cins ve ölçü/tartıdır -kalite farkı olsa bile 10 ölçek buğday ile 12 ölçek buğdayın takası işlemi faiz içerir- ve bu kıstaslardan sadece birine hâiz işlemler, örneğin altın ile gümüşün takası tartı iledir, bu tür takaslar ise ancak peşin olarak (vade olmaksızın) gerçekleştirilebilmektedir. Fakat cins ve ölçü/tartı kıstaslarından her ikisi de olmayan işlemler hem vadeli hem de vadesiz olarak gerçekleşebilir (altın ile buğday takası gibi). Hanbelî mezhebinin en kuşatıcı tanımı yaptığını söyleyen Elbinsoy, bu mezhepte faizin illeti olarak semeniyyetin (paha,değer) de kabul edildiğini belirtti. Buna göre kağıt para, madeni para gibi araçlarda da rib’en-nesîe/fadl haramdır.
Şâfiî ve Mâlikî mezheblerinde ise faizin illetinin gıda ile semeniyyet ve şartının cins olduğunu, bu vasıfları taşımayan takasların faiz içermediği ile sözlerine devam eden Elbinsoy, İmam Şâfi’nin semeniyyete sadece altın ve gümüşü katmış olup, hemcins mallarda sadece vade olamayacağını savunduğunu belirtti. (1 ton demir 2 ton demir ile vadesiz takas edilebilir fakat 1 yumurta iki yumurta ile hiçbir şekilde takas edilemez, çünkü yumurta gıda kıstasını taşır ve bu faiz olacağı hükmü için yeterlidir). Mâlikî mezhebinde ise stoklanabilen gıda hariç tutulmuştur.
Bu hususta son olarak İslam Konferansı Örgütü’nün para hükmüne geçen her şeyde faiz olabileceği hususunda görüş birliğinde olduğunu ifade eden Elbinsoy, ev kredilerine de değindi. Kirada yaşayabilen birinin barınma zorunluluğu giderildiğinden ilk kez ev alınırken de faizli kredi kullanmanın caiz olmayacağını, Müslümanlar olarak biraz zorluk çekilmesi gerektiğini belirtti.
Sohbetinde son olarak faizin zararlarına değinen Elbinsoy, şu anda 90’lardaki kadar şiddetli hissedilmese de faiz ödemelerinin ekonomide ciddi bir kayba sebep olduğunu, ülkemizin uzunca bir süre yüksek faiz-düşük kur döngüsünde kaldığına dikkat çekti. Faizin gelir dağılımını olumsuz yönde etkilediğini söyleyen Elbinsoy “İnsanların malları içinde artsın diye faizle her ne verirseniz, Allah katında artmaz. Ama Allah’ın hoşnutluğunu isteyerek her ne zekât verirseniz; işte bunu yapanlar sevaplarını kat kat arttıranlardır.”[2] ayetinde zekâtın, Allah (c.c.) tarafından faizin gelir dağılımındaki olumsuz etkilerini düzeltebilecek ve gelir dağılımını normalleştirebilecek bir mekanizma olarak öne sürüldüğünü ifade etti. İnsanların mallarından sorumlu olduğunu, bu nedenle rizikosunun da yine mal sahibi tarafından taşınması gerektiğini vurgulayan Elbinsoy; mal, emek ya da taahhüd olmaksızın kazanç elde edilemeyeceğini öne sürerek faizin risk ve emek taşımadığını belirterek mevcut kredi sistemine mudârebenin, yani emek-sermaye ortaklığının oldukça iyi bir alternatif olduğunu söyledi.
Dipnotlar:
- Bakara Suresi-Ayet 275
- Rûm Suresi-Ayet 39
Haber: Ramazan AKTAŞ – İşletme ’17