İstanbul Gezimiz 22 Kasım Cumartesi Günü Gerçekleşti
Erkek öğrencilere yönelik İstanbul gezimizi 22 Kasım Cumartesi günü 20 kadar arkadaşımızla rehberimiz Fahri Sarrafoğlu’nun eşliğinde gerçekleştirdik.
Gezimize saat 8:30’da cennet mekân Fatih Sultan Mehmet’in türbelerinin önünde bulaşarak başladık. Fahri Bey’in eşsiz anlatımı ile Fatih Camii’nin içini ve avlusunu ziyaret ettik. Camide yer alan, dönemimin ünlü bilim adamlarından olan Ali Kuşçu’nun yaptığı güneş saatinden ve İstanbul’un korkulu rüyası olan yangınları engellemek için kurulan su deposunun varlığından çoğumuz ilk kez haberdar oldu.
Daha sonra Kız Taşı ve İstanbul Belediyesi arkasında bulunan kilise kalıntıları hakkında bilgi sahibi olduk. Sıradaki durağımız ise her dönem geleneksel olarak gerçekleştirilen sabah namazı programı çerçevesinde geçtiğimiz günlerde gittiğimiz Şehzadebaşı Camii idi. Cami civarındaki Bizans devrinde inşa edilen su terazilerini rehberimizden dinledikten sonra Mimar Sinan’ın çıraklık eserim dediği, kullandığı teknikler ile bugün bile hayranlık uyandıran o kubbelerin seyrine daldık.
Kalenderağa Camii ve Süleymaniye Camii’ni ziyaret ettikten sonraki durağımız ise Rüstem Paşa Camii idi. Osmanlı çini sanatının en başarılı örneklerinden biri olan Rüstem Paşa Camii’ne Tahtakale’den geçerek ulaştık. Bu camiyi de yüzyıllara meydan okuyan eserleri ile sadece İstanbul’u değil tüm Osmanlı’yı bir motif gibi işleyen Mimar Sinan’ın yaptığını öğrendiğimizde hiç şaşırmadık. Bu küçük ama güzel caminin çinilerinin bir kısmının orijinal olmadığı öğrenmek ise tarihimize vermemiz gereken önemi biz gençlere bir kez daha hatırlattı. Fahri Bey’in anlattığına göre Rüstem Paşa Camii’nin ön kısmındaki çiniler sökülerek İngiltere ve Fransa’ya götürülmüş. Bu çinileri yapan kardeşlerin rengin formülünü kimseye söylememiş olmaları ise çinilerin tekrar yapılmasını engellemekte imiş.
Rüstem Paşa Camii’nden sonra Haliç’i geçerken rotamız İstanbul’un ilk camisi olan ve garip bir hikâyesi olan Arap Camii idi. Arap Camii, Peygamberimiz’in (S.A.V.) o mübarek hadis şeriflerine icabet ederek İstanbul’u fethe gelen Müslümanlar tarafından inşa edilmiş ama fetih gerçekleşmeyince Bizans tarafından kiliseye çevrilmiştir. Fatih Sultan Mehmet ise fetihten sonra tekrar camiye çevirdiği bu güzel mabet İstanbul’un ilk camisi olma özelliğini taşır.
İstanbul’a dair çok şey öğrendiğimiz gezimizi Mimar Sinan’ın kendi hayratı olarak yaptırdığı Sinan Mescidi’nde sonlandırdık.
Haber: Salih Demiryürek-İnşaat Mühendisliği’15
Fotoğraflar: Tuna Han Salih Meral-Bilgisayar Mühendisliği’17