Orada N’oluyor? programında İslamofobiyi Ele Aldık
23 Şubat Pazartesi günü düzenlediğimiz Orada N’oluyor? Programında İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yusuf Adıgüzel’i misafir ettik. Salih Ünüvar (İşletme’ 15) moderatörlüğünde yapılan sohbette “İslamofobi” konusunu ele aldık.
Göç sosyolojisi üzerinde çalışmış olan Yusuf Adıgüzel, İslamafobiyi geniş manada, Müslümanların bulundukları yerlerden memnun olmayarak göç etmelerinin sonucunda, azınlık durumunda kaldıkları batının İslamlaşma korkusu olarak tanımlayabileceğimizi söyledi.
Dünyayı var olan haliyle kuzey- güney diye ikiye ayırsak refah, gelir durumu, gelişmişlik düzeyi ve insan haklarına saygı bakımından büyük bir uçurumla karşılaşacağımızı belirten Adıgüzel, olabildiğince fakir, istikrarsız, savaş halinde olan ve açlıkla boğuşan Güney ülkelerine karşılık; Avrupa ülkelerinin ve Kuzey Amerika’nın oldukça zengin ve refah içindeki durumunun, insanları bulundukları coğrafyalardan, daha güvenli ve rahat yaşayabilecekleri bu bölgelere gitmeye zorladığını belirtti. “Her gün televizyonlarda ve gazetelerde Akdeniz’de onlarca insanın boğulduğu haberini alıyoruz. Bu insanlar kimler diye baktığımızda Kuzey ve Orta Afrika’daki Müslüman coğrafyalardan Avrupa’ya ulaşmaya çalışanlar olduklarını görüyoruz. Son yıllarda en çok göç veren yerler neresi diye baktığımızda da Afganistan’ı, Suriye’yi, Irak’ı, Somali’yi, Sudan’ı, Libya’yı, Cezayir’i, Tunus’u, Mısır’ı görebiliriz. Yani bir taraftaki huzursuzluk büyük bir insan hareketliliğine neden oluyor. Bu hareketlilik batıda, savaşı kumandayla televizyondan izlemek isteyen insanların keyfini kaçırıyor. İslamofobi dediğimiz şeyin arkasında da batıda ve bütün dünyada gerçekleşen bu durumun neden olduğu büyük dönüşüm var.” diyen Yusuf Adıgüzel Müslümanların sayısının ve kalitelerinin artmasının Batı medeniyeti için büyük bir tehdit haline geldiğini, bunun da siyasi yönü olan bir medeniyetler çatışmasına neden olduğunu söyledi. Bu çatışmanın batıya karşı olan tarafında, sürekli ezilmesine, sindirilmesine, baskılara maruz kalmasına rağmen dimdik ayakta duran canlı bir düşman şeklinde İslam Medeniyeti olduğunu belirtti. Haçlı Seferleri’nde Müslümanları tarif ederken canavara benzeten Avrupalıların günümüzdeki tutumunun da bilinçaltında varlığını sürdüren bu durumdan mütevellit olduğunu ve bu korkunun geri dönmek için hep bir aksiyona, tetikleyiciye, yeni bir harekete ihtiyaç duyduğunu da söyledi.
Bir Pegida üyesinin örgütteki yaş ortalamasının yüksek olmasını “Gençler tehlikenin farkında değil” diye tanımladığını belirten Adıgüzel, bu tehlikenin Pegida’nın açılımında gizli olduğunu belirtti yani “Avrupayı ve Almanya’yı Müslümanlaşmaktan kurtarmak”. İslami terörizm diye icat edilen şeyin kafalarda yer tutması için içinin doldurulması gerektiğini bu yüzden islamofobinin başta sadece bir korkuyken bir ideolojiye döndüğünü ve büyütülmesi gerektiğini; bunun için de sürekli haksızlık, hukuksuzluk ve baskı yapılarak Müslüman insanın radikalize edildiğini söyledi.
Dünyanın bir Müslümanlaşma tehlikesi var mı sorusuna Amerika’da yüzde bir, Avrupa’da yüzde beş olarak bu bölgelere göre yüksek rakamlarda gerçekleşen Müslümanlaşma oranlarıyla cevap verebileceğimizi belirten Adıgüzel, bu sayının on yılda bir yüzde birden fazla arttığını, var olan durumda bölgede yıllık nüfus artışının yüzde doksanını Müslümanların oluşturduğunu, dış göçlerin yüzde doksanının da Müslüman ülkelerden geldiğini halkın ise gelmesini istemediği bu insanlara huzur vermemek için yeni açılımlara ihtiyacı olduğunu söyledi. Charlie Hebdo’ya Fransa’nın 11 Eylül’ü denmesinde ve haber satır aralarında, bir din savaşının izini de sürebileceğimiz bu açılımın olduğunu belirtti.
“Çok kültürlülüğün, huzurun, insan haklarına saygının başkenti Amerika, aynı zamanda İslam’a müthiş bir hoşgörüsüzlük de besleyebiliyor. Bunu temellendirmek için IŞİD’e, El Kaide’ye, saldırılara ihtiyaç duyuyor. Bunlarla ancak bu korkuyu canlı tutabilir. Fox TV’nin Charlie hadisesinde haberleri veriş tarzı Müslümanlara yönelik öfkeyi ve korkuyu kışkırtmanın bir örneğiydi sadece.” diyen Adıgüzel IŞİD’in insan kaynağını bulduğu Avrupa’nın şimdi bu insanlar geri dönerse ne yapacaklarını düşündüğünü ve önlem almaya çalıştığını, bir görüşe göre bunların bir kısmını daha “steril” olması için Suriye’ye gönderildiğini, kalanların ise geri gelip Avrupa’dakileri de radikalize etme ihtimalinden dolayı camilerinden, cemiyetlerinden, başörtü ve sakallarından başlayarak bütün Müslümanları fişleyip, izleyeceklerini, bu gün yaşanan zorbalık ve baskının nedeninin bunlar olduğunu söyledi.
Adıgüzel sözlerini “Batı için büyük bir İslamlaşma tehlikesi var. Çünkü medeniyet dediğiniz şey bir insan ömrü süresince yaşanan şeyler değildir. Bir devletle de kurulmaz. Medeniyet bütün bir inanç grubunu içine alabilecek kadar büyük bir coğrafya ve fikir birliğine sahip olmayı gerektiren bir olgudur. Bu genişlikte baktığımızda dünyada hakiki medeniyet anlamında üreten, bundan sonra gelecek Müslüman kuşaklar olacak. Çünkü batının hızla yaşlanmasına karşılık, İslam dünyası her türlü ezilmeye ve gerilemeye mahkûm görünmesine rağmen halihazırda batıya meydan okuyabilecek tek unsur. “ diyerek bitirdi.
Doç. Dr. Yusuf Adıgüzel program sonunda katılımcılardan gelen soruları da cevapladı.
Haber: Ayşe Ulucak-PDR ‘ 17