Rabia Christine Asitane’deydi.
20 Haziran Cumartesi günü düzenlediğimiz kahvaltılı sohbet programımızın konuğu İsviçreli yazar Rabia Christine Brodbeck’ti. Dünya çapında bir dansçı iken İslâm ve tasavvufla tanışan Rabia Brodbeck, hayatında bizzat tecrübe ettiği olgunluk mücadelesinin öyküsünü bizlerle paylaştı.
Brodbeck’in İslâm’la tanıştığı yer, New York’ta bir mescidin arka tarafında yer alan, Türklere ait bir sufi merkezdi. Orada karşılaştığı mürşidinin izinde Türkiye’ye gelen Rabia Hanım, 1992’de İstanbul’a yerleşti. Başlangıçta dilini, kültürünü bilmediği ve hiçbir yakınının olmadığı bu ülkede kalmasının nedeni, kendisinin ifadesiyle Türk insanının Resulullah (asv)’a olan büyük sevgisiydi. Türkiye’de din aleyhinde çalışan büyük güçlere rağmen, İslâmi kültürün halen canlı olduğundan, doğup büyüdüğü ve yıllarını geçirdiği Batı ülkelerinin aksine buradaki misafirperverlikten, cemiyet ruhundan ve aile bağlarından bahsetti.
Batı’da dünyevi kazanımları artırarak sürekli yukarılara çıkmak olarak algılanan “ilerleme” anlayışının çarpıklığından bahsederek bizlere Hz. Mevlana’dan bir söz aktardı: “Ey ahmak! Sen başarı merdivenini tırmanıyorsun. Ama yükseğe çıktıkça daha beter düşecek ve kemiklerini kıracaksın.”
Rabia Hanım, Amerika’da iken içinde bulunduğu sanat camiasına mensup kişilerin iç âlemlerindeki fırtınalara şahitliğini, dünyanın alkışladığı bu insanların nasıl uyuşturucu kurbanı olduklarını aktardı.
Ona göre ahir zamanda karşı karşıya olduğumuz tüm bu dehşet, bozulma ve parçalanmalara karşı kurtuluş yolu “tevhid”den geçmekte. Kalplerin puthaneye döndüğü, benlikleri manevi hastalıkların sardığı bu halin ilacının itaat, iman ve ilahi zevklerden başka bir şey olmadığını belirtti. Bunu da ancak “kendini bilen Rabbini bilir” sırrına erenlerin elde edebileceğini ekledi. Kendini tanımayı ise, ruhun özlemini çektiği vuslat âlemine ve “birlik” haline dönüş olarak tanımladı.
Rabia Hanım’ın tespitlerinden biri de günümüz İslâm anlayışının formalistik bir hale getirilip, helâl-haram, doğru-yanlış düzeyine indirgenmesi. Örneğin, müminlerin bayramı olan Cuma gününde gerçek bir sohbet-i ilahi olması gereken hutbelerin kuru birer kurallar öğretisine indirgendiğine işaret etti. Bu noktada, ihtida öyküsüne dönerek “eğer ben mescidin arka kapısından değil de ön kısmından girseydim ve ilk olarak sufileri tanımasaydım belki de İslam’a dâhil olmazdım.” diye ekledi.
From the Stage to the Prayer Mat isimli kitabıyla 2009 New York Book Festival’da Spirituality dalında ödül kazanan Rabia Brodbeck’le buluşmamız, vakıf olarak hediye takdiminin ardından noktalandı.
Rabia Christine Brodbeck’in Türkçe’de neşredilmiş eserleri:
Fakr’a Övgü
Modern Dansçının Dönüşümü
Hazreti İnsan
Sonsuz Kulluk
Zeynep Özbek-Siyabet Bilimi 2004