Dr. Bekir Cantemir: Bugünü öldürmeden geçmişin deneyimine bakmak daha doğru olandır.

6 Mayıs Çarşamba akşamı Yayıncı-Araştırmacı Dr. Bekir Cantemir’le Tarihi Kurgulamak ve Yaşa(yama)mak: Eski İstanbul, Eski Ramazanlar başlıklı online sohbetimizi gerçekleştirdik. Bezmialem Vakıf Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, Fakülte Sekreteri Esma Bendez moderatörlüğündeki programda çok yönlü konuğumuz Bekir Bey’le keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.

Sohbetin başında Genel Sekreteri olduğu Akademik Çöp Toplama Merkezi (AÇÖTOM)’ne dair bilgiler edindik. Bu merkezle 10 yıldır vatandaşın tarihini vatandaşın evrakıyla yazmayı amaçladıklarını belirten Dr. Bekir Cantemir, çöp diye atılan evraklardan tasnif edilenlerle aslında gündelik hayatın tarihini yazdıklarına dikkat çekti. Öyle ki çalışmalarıyla tapu tarihimize ilişkin bilgiler, gelinlik fotoğraflarıyla Türkiye’de gelinliğin dönüşümüne, kira kontratlarında eve ilk defa su ısıtıcıların nasıl girdiğine dair bilgilere kadar pek çok farklı veriye bu sayede ulaşmışlar.

AÇÖTOM ile efemera tarih yazımı çalışmalarını konuştuktan sonra, Eski Osmanlı, Anadolu ve İstanbul haritaları koleksiyonu yapan, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e özel mülkiyetin oluşum ve dönüşümü, imar-siyaset ilişkileri gibi konularla akademik çalışmaları bulunan Bekir Bey’le eski Ramazanlar ve eski İstanbul’u ele aldık.

Kendi tabiriyle geçmiş çok iyiydi, şimdi çok kötüdür yaklaşımından çok rahatsız olduğu için marjinal bir şekilde bugünü savunan bir söylem geliştirdiğinin altını çizen konuğumuz sohbet başlığımıza dair şunları söyledi:

“Eski İstanbul eski Ramazanlar anlatımında şöyle bir şeyden rahatsızlık duyuyorum. Anlatının temelinde kurgusal bir şey oluşturulduğunda bu sanki yaşanılamaz bir şeymiş gibi geliyor bize. Tabi ki eskiden her şey güzeldi ama şu anda da biz her şeyi güzel kılabiliriz. Bu bizim elimizde olan bir şey. Ramazan elbette Osmanlı’daki geleneğiyle, teravihiyle, örfleriyle toplumsal hafızada önemli bir yer tutuyor. Ben sadece bunun romantize edilmesine karşı duruyorum. Bugünü de geçmişi de günahıyla sevabıyla değerlendirdiğimiz ölçüde daha sağlıklı bir tercih yapacağımızı düşünüyorum. Bugünü öldürmeden geçmişin deneyimine bakmak daha doğru olandır.

Bulunduğumuz toplumun örfünü, kamu ahlakını gözetecek şekilde eğlence de, bir araya gelme de farklı şeyler de üretebiliriz. Bunu üretmekle ilgili yetenekli olduğumuz taraflar var.

Toplumsal örfte üretilen doğru şeyleri, güzellikleri ihya etmeliyiz, problemli tarafları da kendimiz elemeliyiz. Bence eleme konusunda da yetenekli bir toplumuz. Bu eleme konusunda toplumun sürekli aşağılanması, şamarlanmasını da doğru bulmuyorum. Kendi estetik algımızla ve diğer şeyler üzerinden birilerini şamarlamak yerine biz güzel olanı ihya edelim, bunu yaşatalım. Bu güzelliğin insanları kuşatacağını düşünüyorum. Kötülük nasıl bir şekilde yayılıyorsa güzellik de iyi örneklerle yayılabilecek bir şeydir.

Şehirleşmede asıl sorun bugünkü yaşamımızı nasıl ihya edeceğimize dair nitelikli düşünceler ve kamu hukukunu düşünen çözümlemelerle bir şey inşa etmektir. Bizim kamuyu koruyan sistemimiz yok. Kamuyu koruyan sistemi ihya edebilsek bence Türkiye’de birçok şey daha kolaylaştırılır. İnsanlar aslında söyledikleri kadar toprak sevmiyorlar. Sevselerdi Ege’deki yazlıklarını bu kadar çok beton dökerek inşa etmezlerdi. Eğer insanlar isterlerse gene mütevazı ve güzel yerlerde yaşarlar. İnsanlar bunu söylemde istiyorlar ama iman amel bütünlüğü yok. Türkiye’de şöyle bir şey var. Düşünmek ayrı bir şey, yaşamak ayrı bir şey konuşmak ayrı bir şey…  Dolayısıyla bu üçünün bağının koptuğu yerde ortak bir zemin bulamıyoruz. Benim iman amel bütünlüğü dediğim nokta burada ortaya çıkıyor.

Ne geçmiş çok güzel ve mükemmeldi ne gelecek çok güzel ve mükemmel olacak. Aslında hayat her zaman aynı… Önemli olan bu sınavı verirken kendi kişiliğimizi, onurumuzu, namusumuzu kendi hesabımızı düzgün yapmaktan geçiyor. Biz de bugünümüzü güzel inşa edip geleceğe başka bir şey aktarabiliriz. Doğu-batı ayrımı ya da gelenek modernlik ayrımında sıkıştırarak bir şey ortaya koymak yerine bunların sorunları ve imkanlarını konuşarak kendi vahiy ve Peygamber sünnetini referans alarak doğru yerlere ulaşabiliriz. Şehir konusunda da Ramazanda da başka konularda da düşüncem budur.”

Kamu hukukunu nasıl koruruz, amel iman bütünlüğünü nasıl sağlarız sorularımıza ufuk açıcı cevaplar verip çözümler sunan konuğumuz, günümüz sorunlarında yapılan hatalarda bizim sahip olduğumuz paya bakmamız, yani bir anlamda çuvaldızı kendimize batırmamızın gerekliliğinin de verdiği çarpıcı örneklerle altını çizdi.

Ramazan ikliminde gerçekleştirdiğimiz ve konuğumuz Araştırmacı-Yayıncı Dr. Bekir Cantemir’in kıymetli değerlendirmeleriyle çok bereketli geçen sohbetimizin tamamını Youtube linkinde bulabilirsiniz.

Platformunuzu seçin ve paylaşın.