Ekonomi Sohbeti’nde konumuz “Avrupa’nın Borç ve Büyüme Sorunsalı ve Türkiye’ye Yansımaları” idi
İstişare Heyeti üyemiz, değerli ekonomist Ömer Faruk Baykal’ın moderatörlüğünde, 20 Nisan Cuma günü gerçekleştirdiğimiz Ekonomi Sohbeti’nin bu ayki konusu; AB ekonomisinin içinde bulunduğu borç krizinin ülkelerin büyüme rakamlarına ve ülkemize yansımaları oldu.
Avrupa Birliği’nin içerisinde bulunduğu borç krizinin, ülkelerin büyüme rakamları ve işsizlik oranları üzerindeki etkilerini, istatistikî verilerle zenginleştirilmiş sunumda inceleme fırsatını bulduk. Sohbetimizde öne çıkan başlıkları özetlersek:
– Olumsuz ekonomik göstergelerdeki ilk sıranın değişmez ismi Yunanistan, iflasını açıklamasının ardından yerini İspanya ve Kıbrıs’a bırakmış görünüyor.
– Küresel ekonomide bölgesel krizlerin etki alanlarının genişlemesine neden olan yüksek hacimli ekonomik ilişkilerdir. Euro bölgesi ülkeleriyle entegre yapıda olan ülkemizin 2007-2011 yılları arasında büyüme ve istihdamda yakaladığı trendleri incelediğimizde bu krizden en az etkilenen bölge ülkesi olduğunu söylemek yanlış olmaz.
– Türkiye ekonomisi mevcut cari açığı ile dünyada ABD’nin ardından 2. sırada yer alıyor. Cari açığımızın yüksek oluşu, uluslar arası kredi derecelendirme kuruluşlarının ülkemize verdiği düşük kredi notlarının tek dayanak noktası olmakta.
– Türkiye’de bankacılık sektörünün kredi enstrümanları içerisinde AB kaynaklı kredilerin düşük olması ülkemizin AB’de yaşanabilecek olumsuz senaryolardan ciddi bir biçimde etkilenmeyeceği öngörülüyor.
– İspanya, Portekiz, Kıbrıs, İtalya gibi mali açıdan kötü durumda olan AB üyesi ülkelerin uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarınca düşürülen notları, borçlanma masraflarını arttırıyor. Devlet tahvilleri faiz oranlarının artması neticesinde pozitif büyüme rakamları yakalama konusunda zor durumda olan bu ülkelerin durumları daha karmaşık bir hal alıyor.
– İspanya, Yunanistan gibi en sorunlu AB ülkelerinin borçlarının bir kısmının, hatta tamamının silinmesi bile onları bu riskli durumlarından kurtarmaya yetmiyor. Neden olarak da, üretilen mal ve hizmetlerin rekabetçi yapılarının düşük olması gösteriliyor. Uzun vadede sürdürülebilir bir büyüme için ülkelerin ekonomik yapılarında reform gerekliliği ön plana çıkıyor.