Kısas-ı Enbiya Toplantısında Mustafa Özel ile beraberdik

Kısas-ı Enbiya’dan yöneticilik dersleri çıkarmak için 29 Ekim Cumartesi günü Boğaziçi Konak’taydık.

Ana gayesi “her bir peygamberin aile, devlet, ordu gibi herhangi bir birimin yönetiminde -daha da kapsamlı olarak ele almak istersek yönetişiminde- izlediği yolu analiz ederek kendi yönetim üslubumuz için dersler çıkarmak” olarak belirlenen Kısas-ı Enbiya okumalarının bu ayki toplantısını, yine bir cumartesi sabahında Kurucular Kurulu üyemiz Mustafa Özel’in katılımıyla gerçekleştirdik.

Sohbetimiz toplantı öncesinde kahvaltıda başladı. J.J.Rousseau’nun insanın doğası üzerine düşüncelerinden bahseden Özel, insanın doğası gereği iyi olduğunu; ancak doğadan ve kendi ihtiyaçlarını kendisi karşılamaktan -iş bölümü (division of labour) ve uzmanlaşma (specialisation)- uzaklaşan insanın içinde bulamadığı mutluluğu dışarıda nesnelerde aradığını söyleyen Rousseau’ya katıldığını belirtip “Modern insan eşyaya boğulmuştur. Eşyaya boğulan önce bunları saymaya, sonra bu eşyaları belirten bir simge olarak parayı saymaya sonra ise sadece rakamları saymaya odaklanır. Sayı saymanın bu kadar büyük bir mutluluk verdiğini sanmak ne büyük cehalettir.” tespitinde bulundu.

Toplantımız boyunca, Hz. Davud’un ve Hz. Süleyman’ın kıssalarının geçtiği ayetleri okuyup, yönetişim noktasında bu kıssalardan payımıza düşen hisseleri aradık. İnteraktif bir şekilde, sabah saat yedi buçuktan itibaren yaklaşık iki saat süren toplantıda özellikle insanın maddeye olan tutkunluğu ve bunun modern zaman ile modern öncesi çağlardaki durumunu irdeledik.

Sad Suresi’nde geçen, birinin 99 diğerinin 1 koyunu olan iki kardeşten koyunları çok olanın diğer kardeşin malına da sahip olmak istemesi üzerine Hz. Davud’a müracaat etmelerinin anlatıldığı ayetler bu ayki toplantımızın ana çatısını oluşturdu. Mustafa Özel, eskiden beri insanların mallarını ne kadar çok olsa da arttırmak istemelerinin bir fenomen olarak var olageldiğini; fakat yeni olanın bu durumun yadırganmaması olduğunu belirtti.

Batı’da kapitalizme evrilen süreçte insanların özgürlüklerini nasıl yitirdikleri ve meta üretim aracı olarak görüldüklerini irdeledik.  Osmanlı’daki temel ekonomik sistem olan Çift Sistemi’ni  (her hanenin en azından bir çift öküzle sürülebilecek bir toprağının olması ve yalnızca %10 yıllık vergi vermek kaydıyla bu toprağı işlemeye devam etmeleri) bu bağlamda Batı’daki ön kapitalizme sebebiyet veren durumlarla kıyasladık.

Toplantının kalan bölümünde Hz. Süleyman’dan kıssalar okundu. Hz. Süleyman’ın henüz bir çocukken Allah’ın ilham vermesi ile babasının kararlarından daha isabetli bir hüküm verebildiğini, bir peygamberin bile, üstelik kendisinden yaşça ve mevkîce küçük olan birinin adaletini kabul ettiğini müşahede ettik.

Hz. Süleyman’ın Sebe Melikesi Belkıs ile arasında geçen kıssanın anlatıldığı ayetlerde önce Hüdhüd Kuşu ile peygamber arasındaki diyalogdan bir yöneticinin idaresi altındakilerin insiyatif almalarından çekinmediği, onlara güvendiği; fakat tedbiri de elden bırakmaması gerektiğini öğrendik.

Rasyonel, barışçıl yöntemler arayan, yeniliklere açık olan ve basiretini istişareler yapmaksızın karar almaması ile ortaya koyan bir kadın hükümdar olan Belkıs ile mala mülke tamah etmeyen, bilgiye önem veren, kendisine tâbi olanlara güvenen ve idealist bir hükümdar olan Hz. Süleyman’ın kıssalarından kıymetli çıkarımlar yaptık.

Toplantımızdan aldığımız feyzlerle ve bereketini Hz. Allah’tan dileyerek bir diğer toplantıda görüşmek üzere vedalaştık.

 

Platformunuzu seçin ve paylaşın.