Medeniyet Tarihi Okumaları fasılasız devam ediyor.

Vakfımızın, Dr. Fatih Bayram Beyin rehberliğinde düzenlediği Medeniyet Tarihi Okuma Grubunun yedinci oturumunu 7 Haziran Pazar günü yaptık. Oturumun öznesinde Arnold Joseph Toynbee’nin A Study of History (Tarih Bilinci) eseri vardı.
Bilindiği üzere Arnold Toynbee İngiliz tarih felsefecisi… Onun tarih anlayışı, geleneksel tarih anlayışından farklıklar arz ediyor. Ona göre medeniyetler, din ve kültür motifi ekseninde alçalır ve yükselir. O, medeniyetleri 26 kola ayırmış daha sonra bu medeniyetleri Doğu ve Batı medeniyetleri başlıkları altında toplamıştır.
Toynbee, düşüncelerini genel olarak şu temel üzerine bina etmiştir: İngiltere, dünyayı yöneten tek imparatorluktur ve Enderun sistemi bu imparatorluğun motorudur. Diğer devletler veya milletler ise İngiltere’nin mandasıdır ve aynı zamanda Enderun sistemi için bir pazardır.
7 Haziran Pazar günü Boğaziçi Konak’ta düzenlenen toplantıyı Zekeriya Hayır Bey sundular. Zekeriya Beyin hem bilim tarihi hem de İslâm dini üzerine derinlikli çalışmalar yapmış olması, Toynbee sunumunu daha bir çekici kıldı. Buna bir örnek verirsek ne demek istediğimiz daha net anlaşılacaktır:
Toynbee, Yahudiliği, Hıristiyanlığı ve İslâm’ı, doğu medeniyetini oluşturan bir bütünün parçaları olarak görür ve bu medeniyetin yükseliş ve alçalış dönemlerini şu şekilde ayırır: Hz. Süleyman döneminden Hz. Ömer dönemine kadar geçen döneme alçalma; Hz. Ömer’den Kanuni Sultan Süleyman’a kadar geçen döneme yükselme; bu dönemden günümüze kadar olan dönemi ise yine tekraren alçalma dönemi olarak adlandırır.
Zekeriya Beyin İslami ilimlerle olan bağı vasıtasıyla Toynbee’nin bu ayırımdan ne kastettiğini ve bu ayırımın doğru olup olmadığını analiz etmemiz daha kolay oldu. Zekeriya Bey, Kuran-ı Kerim’den aktardığı ayet-i kerimeler ve Sevgili Peygamberimizden (sav) naklettiği hadislerle Toynbee’nin düşüncelerinin haklılığına veya yanlılığına deliller sundu. Mesela, Kuran’ı Kerim Yahudiliği, Hıristiyanlığı ve İslam’ı bir bütün olarak görüyor. Burada bütünden kastımız bu dinlerin ilk bozulmadan önce getirdiği hükümlerin sonradan gelenler tarafından reddedilmeyip bilakis benimsendiğidir.
Toplantı Zekeriya Beyin daha önceki oturumlarda işlenen konuların kısa bir özetini yapmasıyla başladı. Pazar günkü oturumun konusu medeniyetlerin gerilemesine sebep olan hastalıkların teşhis edilmesiydi. Toynbee’ye göre medeniyetlerin alçalmasına neden olan dört hastalık çeşidi vardır. Bunlar, geçmişe özlem anlamında archaism, gelecek kaygısı anlamında futurizm, geçmişle bağları koparma ve ayrılma anlamında detachment ve farklılaşma, başkalaşma anlamında transfiguration… Bütün bu sebepler her medeniyette meydana gelen hastalıklardır ve bu hastalıklar farklı zamanlarda ve farklı durumlarda ortaya çıkar. Bu hastalıklardan archaisme Toynbee’den bir örnek veren Zekeriya Bey, Toynbee’nin kafasındaki archaism tasavvurunun ancak örneklerle anlaşılabileceğini söyledi. Toynbee, archaismi şu şekilde tanımlıyor: Mesela, birisi bir tane çürük bir diş buldu ve bulduğu şeyin diş olduğu ve onun bir işlevi olduğu hükmüne vararak onu aldı ağzına taktı. İşte bu adam bu sayede ağzındaki sağlam dişlerinin de çürümesine sebep olmuştur. Archaist düşünce de aynen bunun gibidir. O bulduğu dişi sadece diş olduğu için alır, diğerlerinin arasına monte eder, fakat bilmez ki o diş, diğer sağlam dişlere karşı kendi içinde zararlı bileşenler barındırır. Oysa, olması gereken, ağızdaki boş yer için bulunan dişin önce koruma altına alınıp daha sonra zararlı bileşenlerden arındırılıp ve de sonunda ağızdaki boş konuma uygun hale getirildikten sonra oraya monte edilmesidir.
 
Toynbee, incelenmesi gereken bir tarihçi. Onu bu kadar ilginç kılan tarihi yorumlayış tarzında saklı. Düşünceleriyle bir Doğulu mantığıyla düşünüyormuş gibi gözükse de onun faydacı zihniyeti, Batıyı seçkin sınıf görmesi ve bakışını bu anlayışa göre şekillendirdiğinin unutulmaması gerekir. Kanaatimizce bugünün âkil insanları böylesi bir bilince sahip olmalıdır, bu keyfiyet, bilhassa gençlerin taşıması gereken bir sorumluktur: “Günümüzde bilgi kaynakları alabildiğine artmış ve bu durum beraberinde bir tehlike de meydana getirmiştir. Bu tehlike, bilgi kaynaklarının artmasına paralel olarak onların taşıdığı bilgi özünü de küçültmüştür. Bu yüzden olabildiğince seçici olup bilgi kaynaklarından elde ettiğimiz malumatı mutlak hakikatle kıyas edelim ki içindeki faydalı özü çıkarabilelim.           
Adem Aktürk/MIS-3

Platformunuzu seçin ve paylaşın.